Cesaret insanı zafere , kararsızlık tehlikeye , korkaklık ise ölüme götürür...
(YAVUZ SULTAN SELİM...)
" O zaman daha iyi bir daha asla unutmazsın benim kim olduğumu " dedi Aras ve İlkenin çığlıkları da çırpınışları da bir işe yaramadı. Büyük. Bir soğuk kanlılıkla bıraktı yılanı kızın boynuna...
Yılanın soğukluğu ilkenin tüm vücuduna dalga dalga yayılırken, yılan iki kez dolanmıştı boynuna. Her an bayıla bilirdi genç kız. Kendini hiçte iyi hissetmiyordu. Boynundan ince bir şerit halinde akan kanı sömürürken iki kez yarasının üzerine dişlerini geçirdi. Keskin bir acı hissetti genç kız ve bundan sonrası onun için dipsiz bir karanlıktı yine...
Genç adam karşısında ki enkazına bakıyordu. Acımasızca çizdiği tabloya. Özenle her zerresinde göz gezdirdi. Kafası yana düşmüş, dağılmış saçları gözleri önüne serilmişti. Hafif yaptığı makyaj göz yaşlarıyla uzun şeritler , siyah hatlar oluşturmuştu yüzünde. Solgun teni her geçen saniye biraz daha sararıp soluyor, biraz daha çöküyordu her kanadını özenle kıran o körpe karanlığa.
Siyah uzun saçlarının perdelediği yüzünün her zerresi ayrı bir hüzün barındırıyordu. Kendini kaybetmiş haldeydi, büsbütünüyle yok olmak üzeri... Öyle hasar almıştı ki ruhu, bir daha eski haline gelmesi mümkün değildi.
Acımasız kaderinin üzerine yüklediği yükü taşıyamayan zayıf omuzları çökmüş içindeki can hıraş feryatları duyan kimse kalmamıştı yanında. Yüzüne sirayet eden okunaklı hüzün geçmişi hakkında bir çok soruyu beraberinde getiriyordu? Neydi onu bu kadar derinden sarsan ki bu sadece Aras'ın ona yaptıkları olamazdı.
Büyük bir sırrın pençesindeydi iki genç.
Birinin için tam bir hüzünken, yıkım ken, haksız yere ödetilmiş ağır bir bedelken geçmiş, bir diğerininse ufacık avuçları arasına bırakılmış kanlı bir günahtı...
Halen baygındı genç kız. Vücudu tüm enerjisini yitirmiş öylece boşluğa bırakmıştı kendini. Eğer bileklerindeki zincirler olmasaydı çoktan yeri boylamış olurdu.
Aras olanları bir kaç saniye sonra idrak edebildi. Öfke, gözlerini öylesine karartmıştı ki yaptıklarının bir kadın için ne denli ağır olabileceğinin farkına bile varamamıştı.
Nihayet kendine gelen genç adam işe İlke'nin boynundaki yılanı almakla başladı. Aldığı yılanı dalgınlıkla kutusuna bıraktı ve seri hareketlerle İlke' ye yaklaştı. Genç kızın kanayan bileklerini zincirlerden kurtarıp kızı kucağına aldı.
İçindeki hayret duygusu her saniye biraz daha artıyorken kucağındaki ufacık bedene baktı genç adam. Nasıl oluyordu da bu küçücük bedenine aldırmadan ona kafa tuta biliyordu bu kız? Şüphesiz ki İlke, Aras Barkın'ın hayatında tanıdığı en cesur kızdı. En inatçı kızdı. Arası bile oyuna getire bildiğine göre en zeki kızdı aynı zamanda ve son olarak en kısa kızdı. Sahi boyu en fazla kaçtı 1.55 mi? 1.60 mı?
Normalde genç adamın göğsüne ancak yetişe bilirdi. Belki yetişemezdi bile. Aklında ki bir milyon düşünceyle merdivenleri tırmanan Aras ilke'nin bir haftadır kullandığı odayı pas geçmiş ve kendi yatak odasının da bulunduğu en üst kata doğru tırmanmaya devam etti.
Bu kız nasıl yaşıyordu? Bu kadar zayıf. Onun hakkında bilmediği o kadar çok şey vardı ki genç adamın. Bu konuda araştırma yaptırmıştı fakat kızla uyuşan hiç bir kimlik tesbit edilememiş, resmiyle yaptırdığı araştırmada da hiç bir sonuç elde edememişti. Ya bu kız cennetten düşen bir melekti ki buna pek olanak vermiyordu, yada düşmanları tarafından güzel kamufle edilmiş bir ajandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRE BİR: İNTİKAM FISILTILARI(Ara Verildi)
Misterio / Suspenso+18 sahneler bulunmaktadır. Ölüm ve yaşam arası ince bir çizgide yürüyordum. Arkamda kalanlar önemli değildi. Buruk bir geçmişten başka.. Geçmişi unutup önüme bakmaya çalışsam da, Geçmişimin fısıltıları kulaklarında çınlıyor ve rahat bırakmıyordu...