İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BİR HİKAYE YAYINLAMIŞ OLMANIN MUTLULUĞU VAR BENDE... MERAKINIZI CEZP ETMEYİ GERÇEKTEN ÇOK İSTİYORUM... UMARIM BEĞENİRSİNİZ... YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN...
16 KASIM 1853
Alexander, gecenin bir saatinde yavaşça karaya yanaştı. Oldukça hasar almış bir haldeydi ancak bu geminin ne kadar görkemli olduğunu gizlemiyordu. Devasa yelkenleri açılmıştı ve İngiltere bayrağı dalgalanıyordu. Her şey oldukça sıradan görünüyordu gemide ancak tek bir fark vardı. Limana giren çıkan her gemi bilinirdi ancak Alexander daha önce hiç görülmemişti.
Willow, kızarmış yanakları ve kan çanağı olmuş gözleriyle yanaşan gemiye baktı. Elindeki mektupta bahsi geçen geminin bu olduğuna emindi. Willow tekrar mektuba baktı. Jhon ölmeden önce yazdığı son mektupta Alexander'ın on dört kasımda karaya yanaşacağı yazıyordu. Ancak gemi söylenenden iki gün geç gelmişti.
Genç kadın derin nefesler aldı. Kocasına ne olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. Bir korsan gemisine Jhon'un nasıl geldiğini öğrenmek istiyordu. Onun nasıl öldüğünü öğrenmesi gerekiyordu. Nasıl ve neden sonsuza kadar yalnız kaldığını öğrenmek istiyordu. Bunu öğrenmek hakkıydı.
İçinin titremesini engelleyemedi. Yünden örülmüş ve yer yer yamalanmış şalına sıkı sıkı sarıldı. Yine de öğrenmek istediği cevapları kolayca alabilecekmiş gibi gelmiyordu ona.
On senedir Jhon bu gemiyle yolculuk yapıyordu ama Willow'un bildiğine göre bu gemi hiçbir zaman limana yanaşmamıştı. Gemi uzakta dururdu ve Jhon bir kayıkla karaya gelirdi. Yine de şimdi düşünüyordu da neden bu gemi bu kadar şüpheli davranıyordu?
Gözlerini kısarak gemiye baktı. Alexander'ın üzerinde uğursuz bir hal var gibiydi. Bu gemi bir şekilde diğerlerine hiç benzemiyordu. Genç kadın derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ardından gemiye doğru yürümeye başladı.
Gemiden atlayan ilk adamlar uzun zamandır yıkanmamış gibi pis kokuyorlardı. İki kişiydiler ve son derece dağınık görünüyorlardı. Willow dudağını ısırdı. Jhon'da eve geldiği ilk zaman bu halde olurdu. Genellikle alkol, tuzlu su ve pislik karışımı bir koku olurdu bu.
Willow cesaretini toparlayarak adamlara doğru yürüdü. "Bayım" diye seslendi. Adamlardan biri uzun boylu ve zayıf, diğeri ise kısa oylu ve şişmandı. Silahlı oldukları da belliydi. Yine de Willow durmadı. "Bayım" diye seslendi bu sefer daha yüksek bir sesle.
Adamların ikisi de aynı anda ona döndüler. İkisinin de yüzünde uğursuz bir gülümseme belirdi. Çürük ve siyahlaşmış dişleri gülümsemeleriyle ortaya çıkmıştı. Kısa boylu olan Willow'a doğru bir adım attı. "Merhaba, bebeğim" dedi neşeyle ardından yanındaki arkadaşına hafifçe vurdu. "İngiltere'yi özlemişim" dedi. "Baksana karaya adımımızı attığımız andan fahişeler kucağımıza atlamaya başladı"
Willow, yanaklarının kızardığını hissetti. Gecenin bu saatinde dışarıda olan bir kadın için başka bir şey düşünmeleri beklenemezdi zaten. O yüzden alınmadı. "Özür dilerim, bayım" dedi nazikçe. "Ben dediğiniz gibi bir kadın değilim. Ben sadece kaptanınızla görüşmek istiyordum"
İki adamında yüz ifadeleri aynı anda ciddileşti. Uzun boylu olan bir adım öne çıktı. "Kaptanı neden görmek istiyorsun, kadın?" dedi sert bir sesle.
Willow, hemen elinde tuttuğu mektubu adama gösterdi. "Ben Jhon Phelan'ın karısıyım" dedi ancak adamlar ifadesiz bir şekilde ona bakmayı sürdürdü. Willow derin bir nefes aldı. "Kocam bu geminin çalışanlarından biriydi" dedi. "Ölüm haberi geldi. Bu yüzden kaptanınızla görüşmek istiyorum"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORSAN
FantasyBen her zaman mücadele etmeye hazırım. Çünkü benim adım Willow Helois O'Cannor. Ben bir canavarın karısı ve bir meleğin annesiyim. Daha da önemlisi ben bir kadınım!