İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YORUMLAR BEĞENİ VE YORUM SAYINIZA GÖRE GELİYOR... LÜTFEN YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN... UMARIM BEĞENİRSİNİZ...
Genç kadın bu sahneyi daha önce de hatırlıyordu. Yerde baygın bir şekilde kendine gelmeye çalışırken gördüğü bu oda çok nostaljikti. Tek fark yerde son derece değerli olduğu bir halı olmasıydı. Geçen gece Kaptan Desari'nin kamarasında düşürdüğü şapkasıyla beraber paketlenip buraya getirilmişti.
En azından artık aptal elbiseler yoktu. Genç kadın bağdaş kurup oturdu. Şapkasını silkip başına taktı ve başını aşağı eğdi. Madalyonu hala boynunda duruyordu. Dalgın bir şekilde altın parçasını okşadı. Bu parçaya neden bu kadar dalıp gittiğinden emin değildi ancak artık kendisine ait olsa bile tuhaf bir şekilde ona bakmak çok... Güzel bir histi.
Kamaranın kapısı aniden açıldı. Will, madalyonunu tekrar gömleğinin içine attı ve başını kaldırdı. Yıllar öncesine ait simsiyah gözler ona dikilmiş baştan ayağı süzüyordu kadını.
Kaptan O'Cannor, yavaş ama güçlü adımlarla içeri girdi. Hemen kadının önünde ayakta dikildi. Will, kendisine dikilen gözlerdeki küçümsemenin gayet farkındaydı. Bu yüzden başını yana çevirmiş dimdik bir şekilde şömineye bakıyordu.
"Demek bana tayfa diye seni verdiler" dedi genç adam sanki bunu bilmiyormuş gibi. "Seni iki yıl önce bu adada bıraktığımda başıma böyle bir şey gelmesini beklemiyordum doğrusu. Desari'nin beni bu şekilde alt etmesi ilginç oldu"
Will, inatla ne başını çevirip ona baktı ne de bir şey söyledi. Adam başında bir süre daha dikildi. Ardından arkasını dönüp hemen karşısındaki tahta oturdu. "Seni yanıma almış olmam bir şeyi değiştirmez. Hala aldığım yere bırakabilirim" dedi. "Sonuçta senin bana ne kadar sadık olacağından emin değilim. İsyan başlatabilirsin ya da kocanın yaptığı aptallıkları yapabilirsin"
Will, öfkeli gözlerini ona dikti. Alt dudağını o kadar sert ısırdı ki ağzına kan tadı geldi. "Bırakın öyleyse" dedi sertçe. "Ben kendime bir gemi bulabilirim" dedi. İçindeki öfkeye rağmen bir zafer duygusu yükseldi. Geçen iki senede kimsenin beklemediği şeyleri başarmıştı. "İki sene içinde çok şey değişti"
Yine ona meydan okuyordu. İki yıl önce bir hiçken bile ona karşı çıkıyordu. Şimdi elinde bir kozu vardı gerçi ama yine de ona karşı çıkıyordu. Micah, hafifçe gülümsedi. Bazı şeyler hiç değişmiyordu. "Her kaptanın Desari ya da benim kadar iyi niyetli olduğumuzu sanma sakın" dedi. "Korsanlarda-"
"Mantık çıkarlara hizmet eder" diye hırladı genç kadın onun lafını keserek. "Ben korsanların nasıl olduklarını sizinle beraber öğrendim" dedi sertçe. "İnanın bana sizde melek değilsiniz. Tanrıların bana garezi olsa bile umurumda değil. Beni evimden aldınız. Bu denizleri bana ev olarak verdiniz. Şimdi beni burada bırakmaya kalkarsanız mantık benim çıkarlarım için çalışır. Kendime uygun bir gemi bulabilirim"
Güçlü bir kadın, denize benzer. Zamanında Desari ve Micah'ın kaptanları onlara böyle söylemişti. Güçlü kadınların korkuları olmaz ve en kötü durumda bile ortalığı kasıp kavurarak kendilerini kurtarabilirler. Onlar deniz gibi köpürür ya da durgundurlar ancak asla güven olmaz. Biz kadınları bu yüzden severiz. Tıpkı denizi sevdiğimiz gibi.
Eski sözcükler beyninde yankılanırken adam sessiz bir şekilde durdu. Gerçekten de o yaşlı bunağın bu kadar haklı olması komikti. Kadın denize benziyordu. "Bana sadakat sözü verecek misin?" derken kendi bile ne dediğinin farkında değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORSAN
FantasyBen her zaman mücadele etmeye hazırım. Çünkü benim adım Willow Helois O'Cannor. Ben bir canavarın karısı ve bir meleğin annesiyim. Daha da önemlisi ben bir kadınım!