İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... BÖLÜMLER SİZLERİN YORUMLARINA GÖRE GELİYOR...
Kızıl Koy, adını döktüğü kanlardan alıyordu. Korsanlar buraya gelmezlerdi. Canlarına susamış olmayanlar hariç. Micah, elindeki bez parçasına baktı dikkatle. Neden en karlı işlerinin her zaman en büyük tehlikelerden geçtiğini merak etti. Desari kadar mantık dışı ve aptalca bir isteği yoktu sadece zamanında kaybettiği hazinesini yerine geri koymak niyetindeydi.
Genç adam, dümeni hafifçe sağa çevirdi. Koya yaklaşması gerekiyordu ancak buranın sakinlerinin böyle bir şeye izin vereceklerini sanmıyordu. Kendisi gibi pek çok denizciyi suyun derinliklerinde boğmuşlardı.
Will, güverteye tırmandı ve kendisine destek olmak için yelkenlerden birinin ipini tuttu. Buranın ününü daha önce de defalarca duymuştu. Desari her zaman neşeyle bahsederdi bu koydan ancak daha önce hiç görme şansı olmamıştı.
Deniz çok durgun ve masmaviydi. Hafif bir meltem esiyordu. El değmemiş yemyeşil ormanlar altın rengi kumlarla kaplı sahilin hemen ilerisinde başlıyordu. Bu doğa harikasını bozan tek şey denizin ortasında yer yer bırakılmış büyük gemiler ve suyun içinde yüzen kemiklerdi.
Denizcilerden biri titreyerek dua ediyordu. Genç kadın derin bir nefes aldı ve başını çevirip hemen arkasında duran Ryan'a baktı. "Eğer şansın varsa depoda saklan ve kulaklarını tıka" dedi sakince. "Tanrılar seni seviyorsa hayatta kalırsın"
Ryan, kaşlarını çattı. "Ya sen?"
Will, omuz silkti. "Ben kadınım" dedi. "Eğer söylentilerin yarısı doğruysa bu koyda tanrılar bir tek kadınlardan yana"
Ryan itiraz etmek ister gibi ağzını açtı ama sonra durdu. Arkasını döndü ve güvertenin üstündeki deponun kapağını açıp kayboldu. Will, onun güvende olmasını dileyerek derin bir nefes alıp verdi. Gözleri denizin üstünü tarıyordu ancak tek bir kıpırtı bile göremiyordu.
Denizkızları, demişti Desari bir keresinde ona. "O, koy denizkızları tarafından mesken tutulmuştu. Bir öpücükleri bir erkeğe denizin altında bile nefes alma özgürlüğü verir ancak onlar erkekleri yemek için avlar."
Kadınlar hakkında hiçbir şey anlatılmamıştı. Denizkızları belki hiçbir kadınla karşılaşmamışlardı ya da kadınları av olarak düşünmüyorlardı. Her ihtimalle Will'in birazcık da olsa şansı olabilirdi.
Harry, kadının hemen yanında durdu ve titreyerek dua eden adama bir tekme savurdu. Adam yere yuvarlandı ve korkuyla geminin tenha bir köşesine kaçtı. "Ölümümüze geldik" diye mırıldandı Harry sinirle. "Bizi sağ olarak buradan çıkarmazlar"
Will, başını çevirdi. Kaptan O'Cannor, sakince elindeki haritayı inceliyordu. "Neden bir şey yapmıyor?"
Harry, onun bakışlarını takip etti. "Yapmıyor değil" dedi sakince. "Yapamıyor." Will'in meraklı bakışlarıyla karşılaşınca genç adam omuz silkti. "Bir kere buraya geldik" dedi. "Buradan çıkamayız. Gemiyi hareket ettirdiğimiz anda üstümüze çullanırlar."
"En başında buraya gelmemeliydik"
Harry, kaşlarını kaldırarak ona baktı. "İki yıldır korsanlarla berabersin ama onların nasıl düşündüğünü anlayamıyor musun?"
Will, omuz silkti. "Mantık çıkarlara göre işler" dedi sakince.
"Doğru" dedi Harry. "Onun mantığı da kendi çıkarlarına göre işliyor. Burada çok istediği, onun çıkarlarına uygun bir şey var ve o bu tehlikenin içine atılmanın mantıklı olacağını düşünüyor. Ne kadar hasarla çıkarsak çıkalım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORSAN
FantasyBen her zaman mücadele etmeye hazırım. Çünkü benim adım Willow Helois O'Cannor. Ben bir canavarın karısı ve bir meleğin annesiyim. Daha da önemlisi ben bir kadınım!