Finalden bir önce (:
Bir önceki bölümü okudun değil mi?
*****
Ömrü hayatı boyunca korktuğunu hiç bu kadar hatırlamıyordu Asi. Sanki bir el kalbini avuçları arasında tutuyor ve gücü yettiğince sıkıyordu. Nefes alışverişleri tam düzene giriyor gibi oluyor, sonra bir anda kalbini tutan o el bu defa nefes borusuna baskı yapıyor da nefesini kesiyordu.
Canı acıyordu.
Canı, epey bi acıyordu hemde.. Bir kabusu yaşıyordu ve birazdan uyanacak olmayı diliyordu.
Bacaklarının dermanı kalmamıştı, bedenine sıkıca sarılan kollar olmasa, olduğu yere yığılıp kalırdı muhtemelen. Biliyordu.. Kafasını çevirip bir kez olsun bakmamıştı. Kendisini bu denli taşıyan elbette Ateş Karahanlı'dan başkası değildi. Ama şu an bu bile güç vermiyordu kendisine. Genç adamın taşıdığı, destek olduğu sadece bedeniydi..
Ruhu sıkışıyordu.
Kalbi sıkışıyordu.
Nefesi sıkışıyordu.
Asi, ölümle yaşam arasında sıkışıp kalıyordu sanki.
-Beni korkutuyorsun.
Ateş Karahanlı'nın fısıltısı kulağına ulaştığı halde bile tepki veremiyordu. Eli ayağı kalkmıyordu. Gücü çekilmişti sanki. Oysaki, Ateş Karahanlı duysa, içinden ne çok şey söyleyip, ne çığlıklar atıyordu.
-Hadi güzelim, konuş benimle. Bir şeyler söyle, bi tepki ver..
Ateş Karahanlı'nın çabası, duvara çarpıp sekiyordu sanki. Ne dese ne yapsa Asi'nin ağzından tek kelime çıkmıyordu.
"Baban" dediğinden bu yana taş kesmişti, ne bir çift laf etmişti ne de bir tepki vermişti. Söylediklerini duyup duymadığından da emin değildi. Genç kadının durumu geçen her saniye daha bir endişelendirirken ne yapacağını bilemeyen Ateş Karahanlı, nihayet arabaların hastanenin önünde durmasıyla derin bir nefes verdi.
Arabadan ilk önce kendisi inip, Asi'nin inmesine yardım etti. Tek başına arabadan inip hareket edecek durumda değildi ve bu sebeple Ateş Karahanlı'nın desteğine sesini çıkartmadan tekrar tüm yükünü genç adama yaslayıp kendisini yönlendirmesine müsaade etti.
Hastane koridorlarını adımlarken düşünebildiği tek şey hastanelerden ne kadar çok nefret ettiğiydi.
Odaklanamıyordu.
Düşünmek dahi istemiyordu.
Ateş Karahanlı'nın adımları yavaşlayıp da bir anda durunca, boş bakışlarla etrafına baktı. Geldikleri koridor boştu, etrafta dolanan iki üç hemşireden başka kimsenin olmadığını fark edince çattığı kaşlarıyla Ateş Karahanlı'ya baktı.
Uzun bir zamandır verdiği tek tepki buydu.
Haberi aldıklarından bu yana, konuşmak şöyle dursun kimseyle göz teması dahi kurmamıştı. Şimdi, Ateş Karahanlı'nın gözlerinin içine bakınca burnunun ucu sızladı. Etrafına ördüğü savunma kalkanı çatırdamıştı ve kendini göründüğünden daha güçsüz ve savunmasız hissederken bulmuştu.
-Asiye.. Korktuğunu biliyorum ama ben buradayım. Yanındayım! Lütfen kendini kapatma.. Hayatta olduğunu söyledim sana. Toparlan lütfen. Ben dahil herkesi korkutuyorsun. Şimdi, biraz bana güven ve sakinleş. Babanın yanına gidiyoruz, beraber, tamam mı?
Ateş Karahanlı'nın endişeyle bezenmiş bakışları içini titretirken, babasını görmeden rahatlayamayacağının bilincinde, sadece kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONİKİ
ActionRaconu uzun yıllar önce kesilmiş yedi tepeli Şehr-i İstanbul.. Babalarından miras kalan koltuklarını, kendi oğullarına devredecek olan On iki baba! Erkeklerin tekelinde olan bir düzen.. Ve bu düzene çomak sokan dişli bir kadın! Racon bir kez daha ke...