Sevgili okur tanelerim,gecikmeyi sınavlarımın üzerine,bitmeyen işlere,yatılı gelen misafirlere,tükenmek bilmeyen hastalıklara,kış depresyonuna,kaçan ilhama atıp "oh be" diyerek yeni bölümle geldim..Umarım gecikmenin karşılığı,güzel bir bölüm olur sizler için..
Bir önceki bölümde yorum yapan parmaklarınızı saygıyla selamlayıp,sizleri kucaklayarak huzurunuzdan çekiliyorum..
Yeni bölüm sizindir..
******************************
Mehmet,20 yaşında genç bir delikanlıydı.Erkek adamın eli iş tutar demiş,ilkokulu zoraki bitirmiş,ipe sapa gelmez serserinin teki olup çıkmıştı.
Baskıcı bir toplumda yetişmişti Mehmet.Küçük yaşta,eli silah tutmuş,büyük vukuatlar haricinde bin bir türlü belanın içinde debelenip durmuştu.
Ateş gibiydi Mehmet...Ele avuca sığmaz,dokunanı yakardı ama atasına da saygılıydı.Emir demiri keser der,istenilen aklına yatmasa dahi ses çıkartmazdı.Ezip geçmek şöyle dursun,kafasını kaldırıp bakmazdı..
Lakin kanı deli akıyordu işte,evde ne kadar kafasını eğerse,dışarıda o kadar esip yağıyordu..Bu yüzden,insanlar ona Barut lakabını yakıştırıyordu.20 yaşında gençten bir delikanlıydı Barut Mehmet..
Şimdi,evin ortasında bir ileri bir geri volta atıyordu,kırmızı görmüş boğa gibi.Biri dokunsa,yıkıp dökecek kasırgalar çıkartacaktı.Biri bir laf söylese,yer yerinden oynayacaktı lakin susuyordu herkes.Fakat,Mehmet'in korkusundan değil,şoktan susuyordu..
Haber bomba etkisi yaratmıştı çünkü..
Önce inanmamış ardından kuşku düşmüştü her bir yüreğe..
-Belliydi böyle olacağı..Niye şaşırıyorsunuz ki?
Mehmet,gene Barut'luğuna sığınmış,diliyle yakıyordu dört bir yanını.Duyduklarını hazmedememişti hala.Babası,acaba mı derken kendisi adı gibi emindi duyduklarının doğruluğundan.
-Böyle mi hallettiniz siz?Görmeden etmeden nasıl kabul ettiniz?Sizin yaptığınızı çoluk çocuk yapmaz!
-Mehmet!Kendine gel,akranın yok karşından!
Mehmet,aldığı uyarıyla yerinde durmak zorunda kalmıştı.Hayatında ilk defa ailesine karşı böyle bir tepki veriyordu ve sınırı aştığının kendisi de farkındaydı.Zira farkında dahi olmasa,abisinin bakışlarıyla farkına varmak zorunda kalırdı.
Yusuf,öfkeli bakışlarını kardeşinden çekip,düşünceli bir şekilde oturan babasına baktı.Yaşlı adam düşüncelere öyle dalmıştı ki,Mehmet'in tepkisine bile sessiz kalmıştı..
-Ne düşünüyorsun baba?
-Sen söyle ne düşünmem gerek?
Yusuf,aklından geçenleri dile dökemedi.Babasının söylediklerine,sadece kafasını eğerek karşılık verdi..Yaşlı adam oturduğu yerden yavaşça doğrulurken,içerde ağlayan karısını bir kez daha duymazdan gelip,gözlerini oğullarının üzerinde gezdirdi.
-Yusuf,Hasan!Hazırlanın Ankara'ya gideceksiniz..
-Baba ben?Bende gideyim,lazım olur..
-Sen kalıyorsun,seninle burada işimiz var..
Yusuf ve Hasan,babasının emri üzerine başlarını sallarken,Mehmet öfkeden delirmek üzere hissediyordu kendini..Ne vardı o da abileriyle beraber gitseydi?
*****************************
Devrim,Tilki'yle konuştuğundan bu yana kabına sığamıyordu.Haberi aldıklarının üzerinden hepi topu bir hafta geçmişti,lakin o bir hafta Devrim Korkmaz için çokta kolay geçmemişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONİKİ
AçãoRaconu uzun yıllar önce kesilmiş yedi tepeli Şehr-i İstanbul.. Babalarından miras kalan koltuklarını, kendi oğullarına devredecek olan On iki baba! Erkeklerin tekelinde olan bir düzen.. Ve bu düzene çomak sokan dişli bir kadın! Racon bir kez daha ke...