Sezen Aksu : İki Gözüm
3 Ay Sonra...
Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim demiş Nazım Hikmet. Farklı şehirlerde birbiri için atan iki kalp bu gidişten kötü bir şekilde etkilenmişti. Bir tarafta her şeyi geride bırakıp giden Hicran diğer tarafta ise geride kalan adam Gökhan. Sahi gidene mi zordu yoksa kalana mı ?
Gidenin mi canı daha çok yanardı yoksa kalanın mı ?
Eskişehire geleli tam üç ay olmuştu.Tayinini buraya aldırmıştı.Yeni okuluna alışmaya başlıyordu.Oraya bir daha asla dönmeyecekti. Burada herkesten uzak huzurlu bir hayat sürmek istiyordu.
Dört katlı bir apartman dairesinin ilk katında kiracı olarak oturuyordu. Evin dayalı döşeli olması işini kolaylaştırmıştı. Geçen süre zarfında Burcu ve Yasemin ile sürekli iletişim halindeydi. Öyle ki Yasemin ile Burcu arkadaş olmuşlardı. Telefonla konuştuğunda sadece bir kişinin ismi geçmiyordu.
Gökhan Karadağ...
Sağlığının nasıl olduğunu deli gibi merak etsede sormamıştı. Açtığı bembeyaz sayfada ona yer yoktu çünkü.
Oturduğu sarı koltuktan zilin çalması ile kalktı. Kim o diye sorduğunda gelen tanıdık ses ile gülümsedi. Kapıyı açarken "Ben de nerede kaldı diyordum" dedi.
Karşı komşusu Eda elindeki kurabiye tabağıyla içeri girerken "Ben şahane kurabiyelerimle buraya gelmişim. Hicran Hanımın dediklerine bak" dedi şakadan trip atıp.
Hicran kurabiyeden bir tane alırken "Bana bu kurabiyenin tarifini vermiyorsun ya alacağın olsun" dedi.
Eda omuz silkip mutfağa geçti. Arkasından da Hicran.
"Herkesin özel bir tarifi vardır canım. Senin yok mu?" diye sordu Eda kaşlarını kaldırıp.
Hicran kollarını tezgaha dayarken "Var" dedi.
(Flashback)
Son zilin çalması ile heyecanla ayağa kalkıp hırkasını giyindi. Çantasını sırtına takarken dolabı açıp küçük saklama kabını çıkardı. Kapağını açıp mis gibi portakal kokusunu içine çekti. Gülümseyip kapağını kapatırken sınıfta yalnız kaldığını fark edip hızlı adımlarla çıktı. Okulun aşağısındaki her zaman gittikleri parka doğru heyecanla yürüdü. Bankta oturan Gökhanı görünce hızlı atan kalbine aldırmayıp devam etti. Kurabiyeleri sessizce kenara koyarken elleri ile Gökhan'ın gözlerini kapattı arkadan.
Gökhanın irkilmesi ile kahkaha atmak istese de tuttu kendisini. Dudaklarını birbirine bastırırken Gökhanın sözleri üzerine dayanamayıp kıkırdadı.
"Kurabiyelerimi getirir misin ela gözlüm"
Gökhan kulağına melodi gibi gelen gülüş ile kocaman gülümsedi. Hicranın ellerini öperken başını kaldırdı.
Hicran ellerini Gökhanın iki yanağına yerleştirirken yanağını avuçlayıp alnına öpücük kondurdu.
Gökhan Hicran'ı yanına oturturken "Bütün büyüyü bozdun sevgilim" dedi hayıflanarak.
Hicran biçimli kaşlarını çatarken "Ne büyüsü aşkım?" diye sordu.
Gökhan muzip bir bakış atıp "Seni alnından öpen ben olacaktım. Sıramı çaldın ! Düğünümüzde duvağını kaldırırken alnın yerine dudaklarını öperim ben de" dedi.
Hicran Gökhanın sözleri ile gülümserken son sözü ile utanıp omzuna vurdu.
"İyi ya benim helalim olmuş oldun" dedi gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHDE VEFA (Bitti)
General FictionBir söz ne kadar kıymetli olabilir ? Ela gözlü Hicran ile gamzeli Gökhan birbirine ahitle bağlanır. Kaderin neler getireceğinden bihaber iken kendilerini çok farklı durumlarda bulurlar. Peki ya birbirlerine verdikleri söz onları tekrar bir araya get...