12. Bölüm

1.1K 78 42
                                    

    Gözlerim açılmamak için bana karşı koyarken, çapaklanan gözlerimi zorla açtım.
    Miraz tekli koltuğa oturmuştu ve elindeki telefonuyla uğraşıyordu.
   " Berk nerede ?" Diye sordum kolumdaki serumu çıkarırken.
   Miraz yanıma gelip,
   "Dinlenmelisin." Dedi.
   Onu dinlemedim...
   Sanki yer kayıp gidiyordu ayaklarımın altından. Gözlerim tekrar buğulandı ve dengemi kaybetmek üzereydim.

   Miraz kolumu tutup düşmemi engelledi.
  Kolumu çekip aydınlık koridordan ilerledim ve koridorun sonunda yerde  oturmuş. Başını ellerinin arasına almış ağlayan bir Kenan'ı gördüm.
   Miraz biraz daha gerimiz de kalırken, Kenan Miraz'a ters bir bakış attı.

   " Berk iyi mi ?" Diye sordum bu sefer. Kenan gözünden akan yaşı parmaklarıyla sildi ve başını olumsuz anlamda salladı.
  
    " Bir şey desene!" Diye bağırdım. Kenan hareket etmedi. Miraz'a döndüm bu sefer.
    " Berk nerede ?" Diye sordum bağırarak.
  Hastanenin ölü koridorunda yanılanan sesim güçsüzdü...

    Miraz bana acıyan gözleriyle bakmaya devam etti.

   Lanet olsun!
   Bana acıma!

    Miraz yanıma yaklaşıp, fısıldayarak konuştu...

  " Öldü..."

    Beynim olanları algılamazken bir daha sordum Miraz'a,

   " Ne dedin ?"

  Miraz cevap vermedi, çığlık çığlığa bir daha sordum Miraz'a...

    Öldü...
    Berk öldü...
    Kardeşim öldü...
    Ailem olan insan öldü...
    Ailem olan insan benim yüzümden öldü...
    Ben kardeşimin katiliydim...
    Ben iyi insanların katiliydim...

    Dejavu yaşıyordum, bundan üç yıl önce de kendimi boşlukta hissettmiştim...
 
   Hiçlikteydim...
   
   Kendimden nefret ediyordum...

   Kendime duyduğum nefret Barış'a duyduğum nefretten fazlaydı...
   Kim daha acınacak durumdaydı ?

   Yaşamak için nefes almak yetmiyordu...

   Hayal kurmak gerekiyordu...
   Gülümsemek gerekiyordu...
   Başka birinin mutluluğuyla mutlu olmak gerekiyordu...

     Ben tıpkı bundan üç yıl önce olduğu gibi bugünde ölmüştüm...
  
    Yine katilim aynı kişiydi...
   
   Ben yine ağladım, yine üzüldüm, yine kendimden nefret ettim, yine pişman oldum, yine vicdanım benimle dalga geçti ama hiçbir şey değişmedi...

    Herşey aynıydı...

   Hastanenin soğuk koridorlarında ilerledim nereye gittiğimi bilmiyordum. Ayaklarım beni götürüyordu, arkamdan da Miraz geliyordu...
  
    Sahi o neden hala benimle beraberdi ?

    Yürüdüm...
    Yürüdüm...
   Göz yaşımı sildim...
  Ve tekrar yürüdüm.
      Yürüyordum hastanenin içinde, taki büyük harflerle yazılmış 'MORG' yazısını görene kadar.

     Miraz'a baktığımda burada beklemem için işaret yaptı.
   Bekledim...
Beyaz kirli duvara boş boş baktım...

  Miraz yanında bir adam ile geldi ve o adam ile morga girdim.

    Adamı korkarak takip ediyordum.

  Üzeri örtülmüş bir ceset vardı metal bir zemin üzerine konulmuş. Adam cesedin yanında beni bıraktı ve gitti.

    Burası çok soğuktu...
   Titriyordum ama soğuktan değildi...
    Korkuyordum ama cesetten değil...

   Üzeri beyaz bir örtü ile örtülmüştü cesedin.  Hıçkırıklarım morgda yankılanırken bir adım daha yaklaştım cesede...

    Ellerim titriyordu, ve ben Berk ile konuşmaya utanıyordum...

   O benim yüzümden ölmüştü...

   Cesedin üzerindeki örtüyü titreyen parmaklarımla açtım...

     Berk...

" Sana yakışmadı." Dedim hıçkırıklarımla.
  Göz yaşlarım sel olmuş gidiyordu...

  Söyleyeceğim kelimeler boğazımda dizilmişti ve sanki bir el ağzımı kapatıyordu konuşmamam için. Boğuluyordum...

   Berk'in her zaman gülen yüzü gitmişti...

   Bembeyazdı cildi...
  
  Ölüm onun yüzünde bile güzeldi...
  Hemde çok güzel...

  Ama artık o yeryüzünde yok...

   İyiler bir bir siliniyordu dünyadan...
   Tıpkı şuan olduğu gibi.

    Bir yanım boş kalacaktı artık, ailem ölmüştü...
   
    Berk'in yüzüne dokundum. Her zaman sıcacık olan teni buz kütlesinden farksızdı şuan...
   Göz altı mor halkalarla çevriliydi...
   Dudakları da tıpkı göz altları gibiydi...

    "Üşüyor musun ?" Diye sordum titreyen sesimle.
  Cevap vermedi...

     En kısa zamanda buluşacaktım Berk ile ama şuan değil buluşma tarihimiz.
   
   Barış'tan intikamımı ve intikamını alacaktım...
  
    Sonra kendimi cehennemin tarif edilemeyecek ateşine ruhumu teslim edecektim...

    Berk'in cesedine sarıldım...
    Üşümezdi belki...
    Tek olmadığını hissederdi...
    
   Keşke filmlerdeki gibi olsa ve şuan kalbi atsa...

    Ama burası gerçek dünya, masal, film ya da hayal dünyası  dünyası değil...

    Gerçekler acı verir...

    Hayaller seninle dalga geçer ve umut senin kıçına tekme atıp gerçek dünyadasın 'kendine gel.' der.

     Gerçek dünya burası...
    Acı, göz yaşı,ölüm...

    Göz yaşımı sildim ve Berk'in cesedinden ayrıldım.
  
   Üzerini beyaz örtüyle örttüm, arkamı dönmemle azrail fısıldadı kulağıma...

   "Vicdan."




   Alt taraftaki "⭐" minik yıldıza   dokunarak oy vermeyi unutmayın❤️

 
  

  
 

   
 
 
  
   

 
   

  

 

 
    

   

   
  

  
 

    
    
 
  

İntikam   ~~Tamamlandı~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin