İyi insanları öldürenler kötü insanlarsa,
Kötü insanları öldürenler ne oluyordu?
Ya da onlar insan sayılıyor muydu?
Üç yıldır rahat etmeyen vicdanım yine gece yarısı ortaya çıkmıştı.
Ben sevdiğim adamı kaybettiğimde hayallerim de kara toprağa gömülmüştü.
Ben öldürdüğüm insanların katiliydim, ama onları seven insanların hayallerini öldürmek beni bir kez daha öldürüyordu...
Bir insan defalarca daha ne kadar ölebilirdi ki?
Duygularım bundan altı yıl önce ölmüş olsa da yalnızlıkla baş edemiyorum. Ben ölümün sobelediği 'o' cana muhtaçtım.
Onu özlüyordum...
Benim ailem yoktu, ya da bir akrabam sadece o vardı hayatımda, ama o da bir toz gibi uçup gitmişti...
Ben güçlü bir kız değildim, aptal bir kızdım.
Telefonuma gelen mesaj sesiyle telefonumu elime aldım. Kenan aşağıda olduğunu belirten bir mesaj atmıştı.
Komodinin ilk çekmecesinde bulunan, toplam yirmi altı tane kötü insanı yeryüzünden silmiş silahımı elime aldım. Bu gece de bir kötü insanı yeryüzünden silecektim.
Siyah deri ceketimi giyinip siyah deri eldivenlerimi taktım. Silahı kemerime sıkıştırıp evden çıktım.
Kenan her zamanki gibi sigarasını içiyordu. Beni fark edince son bir nefes alıp sigarasını yere attı.
Arabaya bindiğimizde, hızlıca yola çıktık ve ağaçlık yoldan ilerledik.
Ağaçlık yolun sonunda önümüzü kesen üç arabayla bakışlarım Kenan'a kaydı. Kenan küfür mırıldanıp arabayı hızlıca geriye doğru sürmeye başladı. Ben koltuğa yapışırken, sıkılan silah sesleri ve patlayan tekelerle durmak zorunda kaldık. Üç adam koşarak bize doğru geliyordu. Kenan arabanın kapısını hızlıca açınca bende arabadan çıktım. Silahımı karşımdaki adamlardan birine doğrultarak geri geri gitmeye başladım. Kenan da benim gibi yapıyordu ve en sonunda sırt sırta verdik. Gelen diğer adamlar etrafımızda çember oluşturunca buradan kurtulamayacağımızı anladım. Kenan tok sesiyle
" Ne istiyorsunuz? " Diye sordu. Önümüzdeki adamların ikisi kenara çekilince bize doğru yaklaşan kurbanıma baktım sanırım roller değişecekti ve ben onun kurbanı olacaktım.
" Demek beni öldürecek kişi sensin." Dedi ve aramızda bir adım kalacak şekilde durdu. Buz mavisi gözleri midemi bulandırırken dudakları alayla kıvrıldı.
" Seninle bir anlaşma yap..." Cümlesini tamamlayamadan silahımın tetiğini çektim. Yankılanan sesle iki elini havaya kaldırdı.
"Sakin ol." Diyip güldü.
" Şakam yok." Dedim ve gözlerine nefretle baktım. Elini kemerine atıp silahını çekti ve tetiği çekip silahı bana doğrulttu. Kenan aynı hızla kendi silahını "Miraz Karahanlı'ya" doğrultunca takım elbiseli adamlar silahlarını ikimize de doğrulttu.
"Sence kim ölür 'Dolunay Ataoğlu'?"
"Senin öleceğin kesin." Dedim ve silahımı biraz daha sıkı kavradım.
" Anlaşma yapalım. " Dedi. Adamlarına hitaben sol elini kaldırıp indirdi. Adamlar silahlarını indirince Kenan tetiği çekip,
" Anlaşma falan yok." Dedi.
Miraz Karahanlı bana bakarak.
" Senle anlaşma yapmak isteyen yok zaten." Dedi.
" Söylesene Dolunay neden beni öldürmek istiyorsun ?" Diye alayla sorunca kalbimdeki nefret birikintileri köpürdü.
" Ya da dur ben söyliyim öldü bildiğin sevgilinin intikamı için mi ?" Dedi.Öldü bildiğin sevgilinin intikamı için mi ?
"Sakın bir daha o pis ağzınla ondan bahsetme!" Diye bağırdım.
Sesim yankılanıp ormanın sessizliğinde kayboldu.
Gözlerim sinirle dolarken Miraz Karahanlı sahte bir şekilde öksürdü ve
"Mezarlığa gidelim. Kendi gözlerinle gör." Dedi.
Kenan'a baktığımda sinirle Miraz Karahan'lıya bakıyordu.
Korkuyordum...
" Sen bizimle geleceksin eğer yalan söylüyorsan şerefim üzerine yemin ederim ki senin beynini uçururum." Dedim. Miraz Karahan'lı silahını yere atınca, silahı ayağımın burnuyla vurarak sağa gönderdim. Benim silahımla Miraz Karahanlı'nın başına baskı yapıp, arabaya yönlendirdim.
Silahı hâlâ onu doğrultmuş şekile duruyordum. Biz arka koltuğa yerleştiğimizde, Kenan arabayı çalıştırıp mezarlığa sürmeye başladı.
Ellerim titriyordu...
Kalp atışım hızlanırken, sesli bir şekilde nefes verdim.
Deliriyordum...
Yaklaşık yarım saat sonra araba durduğunda, mezarlığın büyük demir kapısının önüne geldik. Mirza Karahanlı'nın adamlarından üç tanesi elinde mezarı kazmak için malzemelerle bize doğru gelince Kenan silahını onlara doğrulttu. Kenan önde onlarla ilerlerken, bende başına silah dayadığım Mirza Karahanlı'yla ilerliyordum.
Mezarlık yolunda biraz ilerledikten sonra sola döndük ve karşımda gördüğüm Barış Polat isimli mezar taşına baktım.
Sen şimdi orda mısın ?
Kokusunun sindiği toprağı özlemle içime çektim. Özlemiştim kahverengilerine aşık olduğum adamı...
Yaklaşık yarım saat sonra mezarı kazmışlardı. Boş mezara bakıp Çatallaşan sesimle,
" Daha kazın o orada biliyorum." Diye sesimi yükselttim. Miraz Karahanlı'nın adamları bana ters bir bakış atıp Miraz Karahanlı'ya baktılar. Miraz Karahanlı
" Devam edin." Dedi. Mezarı daha kazdılar...
Derin, boş, karanlık bir çukur...
Mezar boştu.
Göz yaşlarım güçsüzlüğümü kabullenmişçesine akarken çukura baktım.
Ayaklarım titriyordu...
Korkuyordum...
Boğuluyordum...Sevdiğim adam öldüğünde hayallerim de onunla beraber ölmüştü,yaşadığı gerçeği hayallerimi diriltmiyordu.
Kalbimde oluşan kıvılcım içimi alevler ortasında bırakırken kulağım uğulduyordu.
Hayat ne garipti. bir zamanlar öldüğünü kabullenemediğim adamın şimdi yaşadığını kabullenmiyordum.
Kulağımdaki fısıltılar 'vicdan" diye bağırdı...
Miraz Karahanlı "anlaşma vakti." diye fısıldadı...O an anladım, ben kandırılmıştım.
Üstelik bedeli ağırdı.Emin olduğum tek şey, bir zamanlar gözlerinde huzur bulduğum adamın gözleri artık bana huzur vermeyecekti...
Ve ben karmakarışıklaşmaktaydım...
Alt taraftaki "⭐" minik yıldıza dokunarak oy vermeyi unutmayın❤️×××××××××××××××
Kenan ve Berk'i soranlar için - Dolunay'ın en yakın arkadaşları
Barış ise ilk bölümde vurulan ve öldü olarak bilinen kişi.
Dolunay'ın aşık olduğu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam ~~Tamamlandı~~
Teen Fiction"Bakışların değişmiş." Dedi. Sinirle yumduğum gözlerimi geri açtım. " Eserini beğenmeni beklerdim." Dedim. Kahverengi gözleri mavilerime baktı ve ardından konuşmaya başladı. " Özür dilemem birşey değiştirmeyecek biliyorum. Ama nedenlerim vardı...