Seni Devirdim

949 41 7
                                    

   -Kaan-

   Dün akşam babam yemeğe Başar Holding'in sahibi Selma Başar'ı ve onun gıcık kızı Özlem'i çağırmıştı. Aslında çocukluğumdan beri Özlem'le görüşürdük. Çok ilginç bir kızdı.

   Babamın söylediği şey öksürmeme neden olmuştu. Aynı tepkiyi Özlem de göstermişti çünkü babam Selma'yla evleneceğini söylemişti.

   Ne hali varsa görsün demek istiyordum ama bunu anneme nasıl yapmıştı?

   Kendimi tutamadım ve ayağa kalkarak "Bunu anneme nasıl yaparsın?!" diye bağırmamla babam yüzüme tokat attı. Özlem babamın bu yaptığı karşısında ağlamaya başlamıştı.

   Dün geceki yemeği berbat eden bendim, beni milletin içinde rezil eden de babamdı.

   Sabah okula gitmek için kalktığımda bugün önüme çıkan kişilere acıyordum. Bana bu hayatta bir tek babam vurabilirdi zaten, onun dışında kimse buna cesaret edemezdi. Okulumuz sivildi ama benim tarzım belliydi: kot, tişört ve spor ayakkabı.

   Okula geldiğimde karşımda gördüğüm kişiyle dudaklarım alayla kıvrıldı. Tek bir düşmanım vardı. Ömer Yılmaz. Babamın ortaklarından birinin kardeşi. Dünya umrunda değilmiş gibi davranması sinirlerimi bozarken onu ağız tadıyla dövememem ona karşı içimde bir kin şeklinde büyüyordu. Okul annesinin üzerine olmasına rağmen okulda kurduğum egemenlik de umrunda değildi. Sessizdi ama güçlüydü. Kibardı ama sert bir yanı da vardı.

   Okulun bahçesinde gözlerimi ona dikmiş duruyordum. O da aynısını yapıyordu, asla vazgeçmezdi. Öğrenciler okulun girişine toplanmış beş metre uzaklıktan bizi izliyorlardı. Korkudan yanıma yaklaşamazlardı zaten. Bu düşünce daha çok eğlenmeme sebep olurken bu sabahki ruh halimle karşıma ilk çıkan kişinin bu kıvırcık olması da ayrı bir keyif veriyordu. Sabah ben önüme çıkan kişilere acıdığımı mı söylemiştim? Sanmıyorum. Sırf babam uyardığı ve Ömer bana karışmadığı için ondan uzak durmak istemiyordum. Üzerimdeki tüm siniri karşımda meydan okuyan gözlerle bana bakan çocuktan çıkarmak isteyen yanım deli gibi kıvranıyordu. Ömer benden korkmayan tek kişiydi. Bunun için bile onu güzelce benzetmeliydim. Aradan saniyeler geçiyordu ve biz birbirimize nefretle bakmaya devam ediyorduk ki tam ortamızda bir kız durmuştu. Kızın yandan profilini görmemle afallamıştım.

   Bu pijamalı kızdı!

   Düşünceler beynimden hızla geçerken adamlarımdan birinin sabah söylediği sözlerin üzerinde yoğunlaştım. Soydan'ların küçük kızı da artık bu okula gelecekti ve o, Arzu Soydan'dı. Çocukken birkaç kez görmüştüm onu. Pek değişmemişti ama yine de tanıyamamıştım.

   Peki niye ek iş yapıyordu?

   Dar bir kot ve lacivert converseleri vardı. Üzerine gri, düz ve bol bir tişört ve mavi bir hırka giymişti. Saçları düzdü ve tek omzunda toplamıştı. Aramızda birkaç metre vardı ve saçlarının açıkta bıraktığı yüzünü rahatlıkla görebiliyordum. Elindeki telefonuyla birine mesaj yazıyor gibi görünüyordu. Başını kaldırıp önce Ömer'e baktı. Ardından bana baktığında yüzündeki şaşkın ifadeyi yakalamıştım. O sırada yanıma gelen Deniz'i görmesiyle gözleri ve ağzı kocaman açılmıştı. Denizin yüzünde ise mahcup bir ifade vardı. Kızın kim olduğunu öğrenmiş olmalıydı. Deniz kıza doğru ilerlediğinde ben de arkasından gittim.

   Kızın yanına gittiğimizde kız gülümseyerek Deniz'e "Hey yavru kuş!" dediğinde aslında şaşırmamalıydım. O bir Soydan'dı. En az bende, Ömer'de, Özlem'de ve ablasında olduğu kadar onda da büyük bir özgüven vardı. Yine de gergin görünüyordu.

   O sırada yanımıza bir çocuk geldi. Bu çocuk Özlem'in sevgilisi değil miydi lan?

   Çocuk gelip kızı elinden tuttuğunda "Başına nasıl sürekli bela alabiliyorsun anlamıyorum. Onlardan uzak dur. Üçünden de!" diye öfkeyle solumuştu. Deniz ve benden uzak durması normaldi ama Ömer'i de kastetmişti. Ömer, Açelya Soydan'la nişanlıydı, kızın eniştesi oluyordu.

KARMAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin