BölümŞarkısı: Adam Lambert - Runnin
-Arzu-
Dün Kaan Özdemir beni öptü! Ama adam haklı. Mallık bende. Herif sırf burslu oldukları için insanlara eziyet ediyor. Resmen sınıf ayrımı yapıyor. Ben ne yapıyorum? Gidip tişörtünü giyiyorum. İlk günden çocuğun üzerine atlıyorum. Kesin asıldığımı düşünmüştür. Salaksın Arzu! Sen nerede nasıl davranacağını bilmeyen, çocukluğunu atlatamamış bir zavallısın!
Neyse olan olmuş. Şimdi neler yapacağımıza bakalım:
1) Okuldakilerle kesinlikle yüz göz olma ve herkesten uzak dur.
2) Kaan'ı görmezden gel.
Tamamdır. Şimdi okula gitmek için hazırım. Geriye sadece üzerimi giyinip kahvaltı yapmak kaldı.
Üzerime gri renk kısakollu bir elbise giymiştim. Altıma dizlerime kadar gelen gri baklavalı çoraplarımı ve ellerime de gri renk, elbisemle uyumlu eldivenlerimi taktım. Şimdi ilk kez giyeceğim topuklu ayakkabıları da giydiğimde hazırdım. Evet. 17 yaşındaydım ve topuklu ayakkabı giyemiyordum. Bilmiyorum ama giyemiyorum işte. Yürüyemiyorum bir kere. Ben spor ayakkabılarımla mutluyum. Babet bile giyemiyorum ki. Peki şimdi niye bunları giyiyorum? Çünkü dün bir tek topuklu ayakkabı giymeyen kişi bendim. Bu durumu takmamalıydım ama sinir olmuştum. Zenginlik benim genimde yoktu. Annem fakirdi ve babam da... O da fakirdir herhalde.
Üzerime siyah ceketimi alıp aşağıya indiğimde herkes kahvaltıdaydı. Açelya'nın üzerinde kot şort ve içine soktuğu beyaz gömleği vardı. Kırmızı ceketini geçen hafta Milano'dan 100.000 dolara almıştı. O paraya bir aile ev alırdı lan!
Çaktırmadan masanın altından topuklu ayakkabılarına baktığımda kafam kadar bir topukla karşılaştım. ÇİFT platform topuklu. Tek de değil, ÇİFT. ÇİFT. Benimki platformlu bile değildi. Moralim iyice bozulmuştu.
Tabağıma aldığım yeşil zeytinle oynarken aklıma Ömer gelmişti. Yeşil gözleri ve kıvırcık saçları... Çok yakışıklıydı.
Zaten sürekli onu düşünüyordum. Bunun için kendime defalarca kızdım ama Açelya da ona haksızlık yapmıyor muydu? Sanırım ben de Ömer'den hoşlanıyordum.
Of! Kafam çok karışık.
Sinirle müsaade isteyip masadan kalktım. Zaten üç yıldır doğru düzgün kahvaltı yapmıyordum. Yine hiçbir şey yememiştim.
Koridorda Aynur annemi görünce hemen ona sarıldım. Kaç gündür onu pek göremiyorum. Aynur annem evimizin hizmetçisiydi ama ben onu dadım olarak görüyordum. Evlatlık olduğumu biliyordu. Onunla her sırrımı paylaşıyordum. Kafede çalıştığımı bile biliyordu. Görkem de biliyordu. Hem evlatlık olduğumu hem de kafede çalıştığımı.
Aynur annemi dadım olarak bile değil annem olarak görüyordum ve ona 'Aynur anne' diyordum. O beni seviyordu. Onun çocuğu yoktu ama beni kendi kızı gibi seviyordu. Aynur annem doğuştan gelen hastalığı nedeniyle konuşamıyordu. Elinde bir not defteri vardı ve ne söylemek istiyorsa oraya yazıyordu. Onunla daha iyi anlaşmak için işaret dilini öğrenmiştim. Geceleri uyuyamadığım zamanlar en alt kata inerek odasına girip yanına yatıyorum. O da bunu bildiği için genellikle kapısını kilitlemiyordu.
Kendimi hep sevgiye muhtaç hissediyorum. Etrafımda sadece bir kişi olsun ama beni çok sevsin. Aynur annem bu kişiydi. Görkem abim ve Eray da...
Aynur anneme daha sıkı sarıldım ve "Seni seviyorum Aynur anne." diye fısıldadım.
Karşınızdaki insanlar sizin onları sevdiğinizi biliyor olabilir ama yine de bunu sürekli onlara hatırlatmanız gerekir. İnsanların sevildiklerini bilmeye ve duymaya ihtiyaçları var. Çünkü bana göre dünyada en güzel şey sevilmek. Hiçbir zaman sevdiğim kadar sevilmemiştim ve bu durumdan nefret ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
ChickLit14 yaşındayken bir araba kazası geçirerek tüm bildiklerinin yalan olduğunu öğrenen Arzu şimdi 17 yaşındaydı. Evlatlık olduğunu öğrendiğinde ailesinin ondan yavaş yavaş uzaklaştığını görmüştü. Ya da kendisi mi onlardan uzaktı? Kendinden bir yaş büyük...