Noel'e kalan süre: 24 Gün
Bilinmeyen Numara: Neden mesajıma cevap vermiyorsun?
James yazıyor...
James çevrimiçi
James yazıyor...
James: Yanlış kişiye yazıyorsun, Jennifer.
James: Senin aradığın kişi ben değilim.
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara çevrimiçi
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara: Aradığım kişi sensin.
Bilinmeyen Numara: Aradığım ve hep arayacağım kişi sensin, James.
Bilinmeyen Numara: Beni tanıyorsun.
Bilinmeyen Numara: Beni çok iyi tanıyorsun.
Bilinmeyen Numara: Sadece geçen Noel'i hatırla.
Bilinmeyen Numara: Sana uzattığım kalbimi hatırla.
Bilinmeyen Numara: Kalbimi sana vermek istedim.
Bilinmeyen Numara: Hatırlıyorsun değil mi?
James yazıyor...
James çevrimiçi
James yazıyor...
James: Hâlâ farklı bir numaraya yazman gerektiğini düşünüyorum.
James: Bak Jennifer ya da her neysen,
James: Söylediklerinin hiçbiri benimle yaşanmadı.
James: Benim bir sevgilim var ve ben onunla çok mutluyum.
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara çevrimiçi
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara: Ah, evet... Ashley değil mi?
Bilinmeyen Numara: Seni defalarca aldatan aşk böceğin.
Bilinmeyen Numara: Söylesene bu akşam hangi bedenle yatağını ısıtacak?
James yazıyor...
James çevrimiçi
James yazıyor...
James: Haddini aşıyorsun.
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara çevrimiçi
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara: Ne önemi var, James?
Bilinmeyen Numara: Gerçeklerden, aynı benden kaçtığın gibi kaçıyorsun.
Bilinmeyen Numara: O kızı hayatının merkezine koyuyorsun ve beni yok sayıyorsun.
Bilinmeyen Numara: Paris'in ortasında bana verdiğin sözleri ne çabuk unuttun, James Wilson?
James yazıyor...
James çevrimiçi
James yazıyor...
James: Üzgünüm, bu mesajların bana hitap etmiyor.
James: Seni engellemek istemiyorum.
James: Ama, bence değmez.
James: Her neyse, gitmeliyim.
James: Umarım bu son mesajlaşmamız olur.
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara çevrimiçi
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara: Bu son değil, James.
Bilinmeyen Numara: Bu daha başlangıç.
Bilinmeyen Numara: Yeni bir başlangıç...
------
André ocakta pişen çorbanın kokusunu içine çekip gülümsedi. Yemek yapmaktan her zaman zevk almıştı. Jenniferla bu eve taşındığından beri yemekleri kendisi pişiriyordu. Genç kız, onun tüm yükü omuzlarında taşımasını istemesede arkadaşının yemek pişirme tutkusuna ses çıkartmıyor, mutfağa sadece André'nin yardıma ihtiyacı olduğu zaman uğruyordu.
Kaşıkları masaya yerleştiren genç çocuk eve geldiğinden beri Jennifer'ı görmemişti. Odasına kapanan kızın yeni bir hüzün dalgasıyla mücadele ettiğini biliyordu. Neredeyse 1 yıl boyunca Jennifer onun omuzlarında ağlamıştı ve ağlamaya da devam ediyordu. Bu durum çocuğun canını sıkıyor ama arkadaşına belli etmek istemiyordu. Jennifer'ın geçmişte kalan gülücüklerini özlüyordu. Genç kız bir sabah aniden gülücüklerini kaybetmişti. Eğer André sonun böyle olacağını bilseydi, o sona ulaşmamak için elinden gelen her şeyi yapardı.
"Jenny, yemek hazır!"
Boş koridora bağırdıktan sonra hazırladığı Pistou çorbasını tabaklara doldurmaya başladı. Jennifer arkadaşının sesini duymuş, yanağında kuruyan yaşları temizlemek için ilk önce banyoya girmişti. André'nin, onun ağlamasından nefret ettiğini biliyordu. Onun karşısına böyle çıkarak arkadaşını daha fazla üzmek istemiyordu. Zaten André'yi ülkesinden, ailesinden ve arkadaşlarından ayırarak yeterince üzmüştü. Daha fazlasına izin veremezdi.
Jennifer salona giriş yaptığında masaya oturmuş kendisini bekleyen arkadaşına gülümsedi ve bakışlarını tabaklara yöneltti.
"Pistou mu? Yine harikalar yaratmışsın, André."
Genç kızın sözlerini duyan çocuk kızaran yanaklarının görünmesini engellemek için başını hafifçe eğdi. Jennifer'ın dudakları arasından etrafa bıraktığı her sözü beynine kazınıyordu. Vücudu uzun zamandır bir arkadaştan daha fazlasıymış gibi tepki veriyordu. Kalbi hızlanıyor, onun yanında kelimeleri karıştırıyor, midesi heyecanla kasılıyordu. Jennifer'ın üzerindeki etkisi bir arkadaştan daha fazlasıydı. Fakat, çocuk bu gerçekle yüzleşmeye hazır değildi.
"Komutan Bob'un yaptığı kadar olamaz," diye cevapladı kızı André. Jennifer hoş kahkahasını etrafa saçtı. Yemeklerini kısa bir sohbetle yemeye başladılar. André, kızın üzerindeki kırgınlığın ve hüznün farkındaydı. Dışarıda başlayan yağmur pencereye çarpmaya başlamıştı. Genç çocuk bu ülkeden nefret ediyordu. Bu ülkenin sakladığı çocuktan nefret ediyordu. James Wilson'dan nefret ediyordu.
"Sence, çam ağacı kurmamızın zamanı gelmedi mi?"
Ortaya atılan soru Jennifer'ı dalgın düşüncelerinden ayırdı. André kıza beklentiyle bakıyordu. Noel yavaş yavaş yaklaşıyordu. Yeni bir ülkede, yeni evlerinde, ailelerinden ayrı geçirecekleri ilk bayram olacaktı. Bu gerçek Jennifer'ın kalbine bir bıçak gibi saplandı. Bir çocuk için ardında koskocaman bir ülke, onu canından çok seven bir aile bırakmıştı. Gözleri yaşlarla dolmaya başladı. Bu gerçek bir zamanlar onun yakınından bile geçemezdi. James Wilson, onu değiştirmiş. Eskiden kabul etmeyeceği bu gerçeğin içine bırakmıştı.
"Evet, artık ağaç kurmamızın zamanı geldi."
YN/ André'nin eli lezzetlidir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Christmas| Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: Geçen Noel kalbimi sana vermiştim. (22.57) Bilinmeyen Numara: Sen ise onu bana geri verdin. (22.57)