Twenty

132 18 16
                                    

Noel'e kalan süre: 16 Gün

Jennifer taksiden indiğinde soğuk havayı içine çekti ve yapraklarla süslenmiş yolda yürümeye başladı. James'in ona 1 saat önce attığı konum evinden oldukça uzaktı ve daha önce gelmediği bir yerdi. Bu, taksiye biraz fazla ödeme yapmasına neden olmuştu ama önemli değildi. Her şeyi gözden çıkartmıştı. Sadece André'nin sözleri aklına geldiğinde canı sıkılmadan duramıyordu.

Babası Jennifer'ın geleceğini en çok düşünen insandı. Kızının buraya gelebilmesi için bankalara borçlanmış, en sevdiği arabasını satmak zorunda kalmıştı. André bunlara yakından şahit olmuştu. Şimdi ise bu olayı Jennifer'a karşı bir silah olarak kullanıyordu. Genç çocuk, onun ailesini düşünmediğini öne sürüyordu. Jennifer bencil bir insan değildi. Lakin, André'nin artık öyle düşünmediğini varsayıyordu. Arkadaşına karşı haksız davranışları vardı. Ondan bir fener olmasını istemişti, ama hâlâ onu oyunun dışında tutuyordu. André'nin ısrarla oyuna girmesini istemiyordu. Onun bu oyunda sakatlanacağını düşünüyordu. Bunu ona yapamazdı.

Yürürken boynuna astığı fotoğraf makinesi göğsüne çarpıyordu. Onu yan sokakta bulunan 2. el dükkanından almıştı. Kullanılmış olmasına rağmen fiyatı çok yüksekti. Dükkanın sahibiyle sıkı bir pazarlığa girmişti ama en fazla 30 sterlin indirim alabilmişti. Hepsi James için, diye düşündü genç kız. James ve gerçekler için...

Geldiği orman göl kenarında güzel bir yerdi. İnsanlar soğuk olmasına aldırmamış, soluğu burada almışlardı. Jennifer'ın ayaklarının altında hışırdayan yapraklar, genç kızın kısa bir süre düşüncelerinden sıyrılmasına neden olmuştu. Bir süre sonra onun sesini duydu. Dudaklarından kendi adı değil, yalanlarla süslenmiş bir kızın adı dökülüyordu.

"Carly! Buradayız!"

James'in bağırışıyla kız gözlerini yan tarafa, gölün tam kenarına çevirdi. Birkaç çocuk ve bir Noel Baba'yla kalbini titreden çocuk orada dikeliyordu. Kendisine kısaca el salladığında Jennifer hızla onlara doğru adımlamaya başladı. Yanlarına ulaştığında Noel Baba'yla el sıkıştı. Bu kendisini biraz garip hissedirmişti. André olsa bu duruma kahkahalarla gülerdi. Ama yoktu...

"Hey, heyecanlı mısın?" diye sordu James. Sıcak ve samimi sorusu Jennifer'ın dudaklarını kıvırmasına neden oldu. James'in artık kendisine bir yabancı gibi bakmaması onu mutlu ediyordu. Lakin, onun için hâlâ bir yabancıydı. Şimdilik bu düşünceleri rafa kaldırdı. Güzel bir gün geçirmek istiyordu. Düşüncelerine ihtiyacı yoktu.

"Ah, çok heyecanlıyım! Fakat, yine de bunu saklamayı tercih ediyorum."

James anlayışla başını salladı, elini kızın omzuna uzattı ve hafifçe sıktı. Bu dokunuş Jennifer'ın beklemediği bir anda gerçekleşti. Kalbi artık bir yarış atıydı ve ona ulaşmak imkansızdı. Nefesi kesilmişti. Bunu kimsenin farketmemesi için dua ediyordu.

"Carly, heyecanlanmana gerek yok. Rahat ol. Biz bir takımız."

Biz bir takımız...

Bu cümle uzaklardan gelen bir rüzgâr gibi esti yüzüne. André Jennifer ne zaman zor durumda kalsa, bir işi yapamayacağına inansa, bu cümleyi kurardı. André ve Jennifer birer takımdı. Carly ve James birer takımdı. Peki Jennifer ve James birer neydi? Düşüncelerden kurtulmak imkansızdı. Genç kız sadece gülümsemekle yetindi.

Çocuğun dokunuşu son bulduğunda beraber farklı pozlar veren çocukları çekmeye başladılar. Jennifer gelmeden önce makineyi biraz kurcalamış, James'e tam bir profesyonel gibi görünmesi için zemin hazırlamıştı. Işık açılarını, nereden çekmesi gerektiğini James hazırladığı için işler kolaydı. Bugün harcadığı paranın sadece küçük miktarını kazanmıştı. Fakat, önemli değildi. James ile beraberken hiçbir şey önemli değildi.

---------

Carlyxx_: Bugün iyi iş çıkarttığımızı düşünüyorum, takım arkadaşım.

Yazıyor...

James.Wilson: Kesinlikle!

James.Wilson: Düşündüğümden daha iyisin, Carly.

Carlyxx_: Senin sayende :)

Yazıyor...

James.Wilson: Bir gün beraber doğa çekimi yapmaya gitmeliyiz.

James.Wilson: Kar yağdığında ormandaki manzara daha da güzelleşiyor.

James.Wilson: Ah, hatta kız arkadaşımla seni tanıştırmalıyım.

James.Wilson: Bebeğimin karda ne kadar fotojenik olduğunu görmelisin.

Carlyxx_: Ah, tabii...

Carlyxx_: Onu çok seviyor olmalısın...

Yazıyor...

James.Wilson: Ona aşığım, Carly.

James.Wilson: Belki şu an çok edebi konuşacağım ama,

James.Wilson: Hayatta hepimizin tutunduğu bir dal olduğuna inanıyorum.

James.Wilson: Benim tutunduğum tek dal onun varlığı...

James.Wilson: Onsuz koca bir hiçim, Carly.

Yazıyor...

James.Wilson: Peki, senin tutunduğun bir dal var mı?

Carlyxx_: Eskiden vardı.

Carlyxx_: Fakat, o dal kırıldı.

Carlyxx_: Elimde kalan ise sadece parçaları...

------

André: Buzdolabında dün gece yaptığım birkaç parça kek duruyor.

André: Bugün geç geleceğim.

André: İstersen onları yiyebilirsin.

André yazıyor...

André çevrimiçi

André yazıyor...

André: Her neyse, zaten beni beklemiyorsun.

André: İyi uykular, Jenny.

YN/ İyi uykular, Jenny :) Tabii uyuyabilirsen...

Last Christmas| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin