Noel'e kalan süre: 5 Gün
James yerinde hafifçe kıpırdandı. Kelimelerini arıyordu. Doğru kelimeleri açığa çıkarmak için uğraşıyordu. Jennifer'ı üzmeden bu işi bitireceğini umuyordu. Soğuk, bir bıçak kadar keskindi. Genç kızın yüzünde gezdirdi gözlerini. Jennifer o bıçaktan daha keskindi.
"Senelerdir Ashley'e aşığım," diye başladı sözlerine. Jennifer buna alaycı bir kahkahayla cevap verdi. James aldırmadı. Cümlelerine devam etti.
"Onu deliler gibi seviyorum, Jennifer. Bunu ona ilk söylediğim andan itibaren güzel giden bir ilişkimiz vardı. Ama geçen Noel, sanki bu ilişki tam tersi yolda ilerlemeye başladı. Benden ara istedi. Ondan ara istedim. Ona olan aşkım beni öldürmeye başlamıştı."
Jennifer gerçekleri bir bir zihnine kazımaya başladı. Kazınan yerler hafifçe kanıyordu. Bu kana aldırmadı. Gerçekler bu kanın önüne geçemezdi. Genç çocuk derin bir nefes aldı.
"Teyzemin yanına geldim. Orada biraz hava alacağımı ve kafamı toparlayacağımı düşündüm. Sonra seninle tanıştık. Açıkcası," dedi ve durdu. Şimdi söyleyeceklerinin genç kızda yaratacağı etkiyi düşündü. Tahmin edemiyordu. Lakin, devam etti.
"Eğer başka birisini kalbime almayı başarırsam, Ashley'e olan aşkımı azaltabilecektim. Ve sen karşıma çıkan ilk kişiydin."
Jennifer gülüşünü güçlendirdi. Vücudu soğuktan donmuştu ama dudaklarını oynatabilecek gücü hâlâ yerinde duruyordu.
"Bir günah keçisi olarak beni seçtin, değil mi?" diye sordu acımasızca. James bunu ne onayladı ne de itiraz etti. Genç kızı duymamayı tercih etti.
"Denedim, Jennifer. Gerçekten seni sevebilmeyi istedim."
James sözlerinde samimiydi ama bu Jennifer'ın umrunda değildi. Sahte avuntulara değil, gerçeklere ihtiyacı vardı. Taşlar hâlâ yerine oturmamıştı.
"Devam et."
"Noel günü buna devam edemeyeceğimi anladım. Her geçen gün ona olan aşkım ve özlemim kalbimde büyüyordu. Ve, geri döndüm."
Jennifer oturduğu yerden kalktı. James'in karşısına geçti. Diline kadar gelen cümleleri artık geriye itemezdi. Gerçekler ortaya saçılırken, sırların üzerini örtemezdi. James karşısında dikilen kıza gözlerini değdirdi. Kahvesini yanına bıraktı ve ayağa kalktı. Şimdi karşı karşıya duran iki bedenden ibaretlerdi. Birer dost değillerdi. Birer aşık değillerdi. Birer düşman bile değillerdi. Sadece boş birer bedenlerdi.
"Ashley seni her gün aldattı, James. Her gün farklı yataklarda, farklı bedenlerin üzerinde uyandı."
James burukça gülümsedi. "Biliyorum," dedi yavaşça. "Biliyorum, ama ona deliler gibi aşığım."
Jennifer midesinin bulandığını hissetti. Buradan gitmeliydi ama taşlar yerine oturmamıştı. Buradan gitmeliydi ama gerçekler tam olarak açığa çıkmamıştı. Jennifer daha fazla Ashley hakkında konuşmak istemedi. James'in yeterince aşık olduğunu duymuştu. Daha fazlasına katlanamazdı. Devam etmesi için James'e yeniden komut verdi.
"Sonra sen bana mesaj attın. Amacım cevap vermemekti ama, eğer seni tanımıyor gibi yaparsam uğraşmayacağını düşündüm. Fakat sen aksini yaptın. Peşimi bırakmadın."
"Çünkü seni seviyordum, James. Seni sevdiğim için tüm kelimelerine katlandım. Arkadaşlarıma acımasızca saldırdım. Lakin, her şey o kadar yalanmış ki..."
Jennifer'ın artık kırılacak bir kalbi yoktu. Eğer olsaydı bu cümlelerin hiçbirini kalıp dinleyemezdi. Gözünden bir damla yaş aktı. James bunu gördü. O yaşı almak için hamle yaptığında genç kız hızla geri çekildi.
"Lütfen, ağlama."
Sözleri Jennifer'ın kıkırdamasına neden oldu. "Bu ilk gözyaşım değil, James," dedi ve arkasını döndü. Gerçekleri artık öğrenmişti. Buradan gitmenin zamanı gelmişti. Uyuşan bacaklarıyla adım atmak acı vericiydi. Ama bu acı ruhunun acısını geçemezdi.
"Hey! Nereye gidiyorsun?"
James'in bağırışıyla durdu. Hafifçe arkasını döndü. Kelimeleri bir bıçak gibi savurdu ama çocuğa ulaşmayacağını biliyordu.
"Senin gibi bir yalancıyla aynı yolu yürüyemem."
James hızla yetişti ve genç kızın kolunu kavradı.
"Beni affedebilecek misin?"
James'i affetmek... Çok değil sadece bir gün önce aşık olduğu çocuğu affetmek... Onun yalanlarını affetmek... Onu affetmek...
"Ne kinimi, ne de nefretimi hak ediyorsun." Genç kız kolunu çekti ve yoluna devam etti. Arkasında ise karmakarışık duygularla bıraktığı bir çocuk vardı. Ne kinini ne nefretini ne de aşkını hak eden bir çocuk...
--------
Gözyaşlarını eliyle silmeye devam etti ama hiç azalmadan yerine yenisi ekleniyordu. Jennifer, soğuk ve ıslak çimlere oturmuştu. Gölde yüzen ördeklerin sesiyle hıçkırık sesi birbirine karışmıştı. James'in karşısında en güçlü haliyle durmuştu. Ondan uzaklaşıp gittiği her an ise yavaş yavaş yıkılmıştı. Şimdi bir harabeydi. Etrafta onu toplayacak hiç kimse yoktu.
Telefonunun melodisi atmosfere yayıldı. Yaşlı gözleriyle kimin aradığını göremeden açtı telefonunu. André'nin nazik sesi kulağına doldu.
"Neden ağlıyorsun?"
Genç kız bu soruyla daha da ağlamaya başladı. Kelimeleri dudaklarından hızla uçup gidiyordu.
"Çünkü bir harabeyim ve beni toparlayacak herkesi kaybettim. Seni, Ambra'yı... Özellikle seni, André. Sana ihtiyacım var. En çok sana ihtiyacım var."
"Arkanı dön."
Jennifer hızla arkasını döndü. André elindeki telefonu kapattı ve cebine attı. Genç kız bulanık görüşünü düzeltmek için gözlerini kırpıştırıyordu. Karşısında gördüğü arkadaşıyla hiç düşünmeden titreyen ve uyuşmuş bedenini harekete geçirdi. Bedeni ait olduğu yere gidiyordu. André'nin kucağı bedeninin ait olduğu tek yerdi.
------
James: Siktiğimin telefonunu neden açmıyorsun?!
James: Neler oluyor, Ashley?
Ashley yazıyor...
Ashley çevrimiçi
Ashley yazıyor...
Ashley: Uzaklaşmaya ihtiyacım var, James.
Ashley: Senden ve aşkından uzaklaşmaya ihtiyacım var.
YN/ James'in gerçeklerini, James'in yalanlarına tercih ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Christmas| Texting
Historia CortaBilinmeyen Numara: Geçen Noel kalbimi sana vermiştim. (22.57) Bilinmeyen Numara: Sen ise onu bana geri verdin. (22.57)