Noel'e kalan süre: 21 Gün
"Bu ağaç çok büyük değil mi?"
Jennifer'ın sesini duyan André omuz silkti. Sabahın erken saatlerinde çam ağacı seçmek için yola çıkmışlardı. André bir ağaç süsleyecekleri için heyecanlıydı. Jennifer'ın biraz olsun aklını dağıtmak, o çocuktan uzaklaşmasını sağlamak istiyordu. Genç kız ona duygularını her ne kadar açmasa da, çocuk anlamıştı. Onun kalbinin kırıldığını ve o kırıkların eline battığını anlamıştı.
Şimdi ise en büyük ağacı almak için bir savaş veriyordu. Jennifer bu çam ağacını süsleyemeyeceklerini, böyle ağaçların kalabalık ailelerin evinde olması gerektiğini savunuyordu. Lakin André bu büyük ağacı almakta kararlıydı. Bu ağacı süslemek için günlerini verseler bile sorun değildi. Genç kızın aklına o çocuk gelmemeliydi.
"Jenny, Londra'nın en gösterişli ağacı bizim evimizde olmalı," dedi elini genç kızın omzuna koyan André.
Jennifer ise homurdanmadan duramıyordu. Birkaç gündür kendini duygusal olarak iyi hissetmiyordu. Bunun izlerini bedeninde de görüyordu. Sürekli yorgun, kolunu kaldıramayan bir vücut... Bu ağacı süsleyebilecek gücü kendinde bulamıyordu. Fakat, André'nin buna oldukça hevesli olduğunu görmüştü. Belki onun için huysuzluk yapmaktan vazgeçmeliydi. André'yi buraya geldikleri günden beri ilk defa heyecanlı görüyordu. Genç kız arkadaşına bir bakış attı ve başını yavaşça aşağı yukarı doğru salladı. Bu, ağacı kabul ettiği anlamına geliyordu.
Genç çocuk zaferin verdiği mutlulukla dudaklarını kızın yumuşak yanaklarına bastırdı ve hafifçe ona sarıldı. Jennifer bu mutluluğu biraz garipsese de sesini çıkartmadı. André'nin, Fransa'da Noel'i kutlamak için bu kadar hevesli olduğunu hiç görmemişti. Sorgulamak istiyordu. Lakin bakışları çocuğun gülen dudaklarında takılı kaldı. Bu gülümseme onun yorgun bedenini, kırılmış kalbini iyileştirecek güçteydi.
"Hadi o zaman, süslerimizi seçelim."
-------
Jennifer elindeki topu ağacın ucuna yerleştirdi. Aklına gelen soru dilinin ucunda yerini hazırladı. Ağacın karşısını süsleyen André'ye dikti bakışlarını.
"Sence kar ne zaman yağar?"
Kızın meraklı sesini duyan André bakışlarını üzerine kar tanesi işlenmiş toptan çekti. Biraz düşünür gibi yaptı. Daha sonra dışarıda yağan yağmur sesini işitti. Bu sesi artık duymak istemiyordu.
"Eğer bana ne zaman yağmur yağar diye sorsaydın, sana hemen cevap verebilirdim, Jenny."
Jennifer bu cümleye kahkahasını bıraktı. O da André'nin işittiği sesleri duymaya başlamıştı. Derin bir iç çekti. Aklını James'ten uzak tutmaya çalışsa da bunu başaramıyordu. Genç çocuğun şu an sevgilisiyle olduğunu tahmin edebiliyor. Bu kırılmış kalbini daha da çok kırıyordu. Lakin, öncesinde André ile ilgilenmesi gerekiyordu.
"Buraya geldiğin için pişmansın, öyle değil mi?"
André bakışlarını Jennifer'a dikti. Bu soruyu sormasının sebebini merak ediyordu. Evet, bu ülkeden nefret ediyordu ama kıza hiçbir zaman pişmanlığını dile getirmemişti. Çünkü pişman değildi.
"Pişman değilim. Bunu da nereden çıkarttın?"
"Öyle olduğunu biliyorum. Bu ülkeden nefret ediyorsun."
André elinde tuttuğu süsü yere bıraktı ve kıza doğru adımladı. Onun karşında durup gözlerinin içine baktı. Kalbi tekrar hızlanmaya başlamıştı. Fakat, bunu görmezden geldi.
"Bu ülkeden ne kadar nefret edersem edeyim, asla pişman olmayacağım, Jenny. Senin yolunda adımlamaktan asla pişman olmayacağım."
Jennifer'ın gözünden bir damla yaş düştü. İkinci yaş da akıp gidecekti ama genç çocuk buna izin vermedi. André avcunu Jennifer'ın yanağına bastırdı. Şimdi kalbinin sesini duyabiliyordu. Yine görmezden gelmeyi tercih etti.
"Dışarıda yağan yağmur gibi, bu yaşların akmasına izin verme. Unutma, bizim ülkemizde her gün yağmur yağmıyor, Jenny. Biz Fransa'ya aitiz."
Jennifer yeniden en yakın arkadaşının kollarına sığındı. Genç çocuk bu sarılışa kayıtsız kalmadı. Fakat, aklında dönüp duran kelimeleri de susturamadı.
"Ve benim kalbim, her zaman sana ait."
--------
Bilinmeyen Numara: Londra'ya kar ne zaman yağar?
James yazıyor...
James çevrimiçi
James yazıyor...
James: Canı ne zaman isterse.
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara çevrimiçi
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara: Bana, neden sana yazdığımı sormayacak mısın?
James yazıyor...
James çevrimiçi
James yazıyor...
James: Hayır, sormayacağım.
James: Çünkü ne dersem diyeyim, bana yazmaya devam edeceksin.
James: Bunu şu an daha iyi anlıyorum.
James: Hiçbir şey seni yıldıramıyor, öyle değil mi?
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara çevrimiçi
Bilinmeyen Numara yazıyor...
Bilinmeyen Numara: Hiçbir şey beni yıldıramaz, James Wilson.
Bilinmeyen Numara: Sana olan aşkım sönmediği sürece...
●Görüldü.YN/ James salmış artık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Christmas| Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: Geçen Noel kalbimi sana vermiştim. (22.57) Bilinmeyen Numara: Sen ise onu bana geri verdin. (22.57)