Noel'e kalan süre: 20 Gün
André, odasına güneşin biraz daha dolması için perdeleri açtı. Haftalardan sonra, dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun güneş yüzünü nihayet göstermişti. Genç çocuk mutlulukla gülümsedi. Hızla yatağını toplayıp üzerine eşofmanlarını giydi. Bugün bir koşu için güzel bir gündü.
Jennifer'ın odasının önüne geldiğinde kapıyı birkaç kez tıklattı. Fakat, kız ses vermiyordu. André onun derin bir uykuda olduğundan emindi. Normalde onu rahatsız etmez, uyanmasını beklerdi. Ama bugün, güneş o kadar güzel parlarken bunu yapamazdı. İçinde açığa çıkan mutluluğu ve enerjiyi genç kızla paylaşmak istiyordu.
"Hey, uykucu! Uyanma vakti!"
Odanın içine daldığında kızın yorganı kafasına çekip, yastığına sarılmış olduğunu gördü. Bu görüntü onu gülümsetti. Jennifer, her zaman böyle uyurdu. Genç kız, çocuğun sesine tepki vermeyince André çareyi onu dürtmekte buldu.
"Uyuyan güzelin uyanma vakti geldi."
Jennifer'ı hafifçe sarstı. Bu genç kızın homurdanmasına sebep oldu.
"Uyumak istiyorum," dedi ve başını yastığa daha da bastırdı.
"Fakat, bugün değil Jenny. Güneşi yakalamışken, olmaz güzelim. Koşuya çıkacağız."
André, genç kızın kolundan tutup kendine çekti. Jennifer anlamsız mırıltılarını atmosfere saçtı ve çocuğun kollarından kendini kurtarmaya çalıştı. Lakin bu, ikisinin birden yatağa devrilmesine neden oldu. Çocuk ve kızın yüzleri arasında kapanması zor olmayacak bir mesafe vardı. Bir süre ikiside gözlerini birbilerinin gözlerinden çekmediler. Daha sonra Jennifer'ın bedeni André'nin altında ezilmeye başladı ve kız acıyla ses çıkarttı. İkisi içinde anlamsız olan bu temas çocuğun boğazını temizleyip kızın üstünden kalkmasıyla son buldu.
"Dışarıda bekliyorum. Fazla vaktin yok."
André hızla odadan çıktı. Nefes almaya ve hızla atan kalbini durdurmaya ihtiyacı vardı.
---------
"Hadi, beni yakala!"
Genç kız arkadaşına dönüp bağırdı. Başta bu fikirden nefret etse de, temiz ve soğuk havayı içine çektiğinde bunun o kadar da kötü olmadığını farketti.
Hyde Park, pazar günleri oldukça dolu olurdu. İnsanlar tüm haftanın yükünü güzel bir yürüyüşle çıkartmak isterdi. Bugün yağmurlu günlerin ardından doğan güneşin de etkisiyle daha da kalabalıktı sanki park. André, Jennifer'ın sözlerine güldü.
"Çocuk değiliz, Jenny," dedi alaycı bir sesle. Fakat, Jennifer aldırmadı.
"Beni yakalayamazsın, tatlı çocuk!"
Genç kız önüne döndü ve koşmaya başladı. André bir süre kızın şaka yaptığını düşündü. Ama genç kız ondan çok uzaklaşmıştı. Sonunda o da koşmaya karar verdi. Jennifer sürekli arkasına bakıyor, André'nin ona yetişmediğinden emin oluyordu. Genç kız yine gözlerini yoldan ayırdığında onu durduran şey sert bir beden oldu.
"Hey, hey, hey! Biraz dikkatli olmalısın," dedi James kızı tutarken. Jennifer duyduğu sesle sarsıldı. Çarptığı kişi tekrar o'ydu.
Jennifer, James'in kollarından kurtuldu. Aşık olduğu çocuğun gözlerine dikti gözlerini. Ve orada, tekrar kendisine bir yabancı gibi bakan bakışlarla karşılaştı. Buna daha ne kadar dayanabilirdi bilmiyordu. Gözlerini çocuktan ayırıp mırıldandı.
"Üzgünüm, dikkat etmeliydim."
James omuz silkti. Jennifer yoluna tekrar devam edecekken çocuk söze girdi.
"Seninle markette de çarpışmış olmalıyız," dedi hatırlamaya çalışır gibi. Jennifer yutkundu. James önemsiz bir olaydaki baş kahramanı bile hatırlıyordu. Fakat, geçen Noel bir şekilde hafızasından silinmişti.
"Evet, öyleydi."
"Benim adım, James. Hayatımda ilk kez biriyle iki defa çarpışıyorum," dedi gülerek genç çocuk. Kıza eline uzattı ve tanışmak için bekledi. O sırada André'de iki gencin yanına ulaşmış, bir adım gerilerinde duruyordu.
Jennifer'ın bir karar vermesi gerekiyordu. James, onu hatırlamıyordu. Jennifer'ı sadece bir telefon sapığı olarak biliyordu. Düşünceleri diline dolandı. Ortaya ne çıkacağını bilmeden, onları serbest bıraktı.
"Ben de, Carly. Tanıştığımıza memnun oldum."
Yalanlar dudaklarının arasından uçup gitti. Kız rahat bir tavırla elini James'e uzattı. Kısa bir tokalaşma kızın kalbinin yerinden fırlamasına neden olacaktı. Fakat, Jennifer bunu belli etmedi.
"Umarım bir sonraki karşılaşmamız birbirimize çarpmadan olur," dedi James gülerek. Kıza ve sonra şok içinde kıza bakan André'ye selam verip yoluna devam etti.
André kızın dudaklarından çıkan yalanları duymuştu. James'e neden gerçek adını söylemediğini, çocuğun ise ona neden bir yabancı gibi davrandığını anlamamıştı. Bu bilinmezlik sinirlerini bozmuş, bir öfke dalgasının bedenine hücum etmesine neden olmuştu. Kıza sert bir bakış atmadan duramadı.
"Carly mi?"
Jennifer'ın bakışları uzaklaşan James'den ayrılmamıştı. André'nin sesini işittiğinde yutkundu. Buna şu an verecek bir cevabı yoktu. Düşünceleri bir yalana sarılmıştı. O ise bunun ileride ne getireceğinden habersiz, o yalana izin vermişti.
--------
Ambra: Carly mi?
Ambra yazıyor...
Ambra çevrimiçi
Ambra yazıyor...
Ambra: Sen ona kendini Carly gibi tanıttın ve bu ona karşı çıkmadı, öyle değil mi?
Jennifer yazıyor...
Jennifer çevrimiçi
Jennifer yazıyor...
Jennifer: Anlattığım gibi, Ambra.
Jennifer: Birden ağzımdan çıkıverdi işte.
Jennifer: Engel olamadım.
Ambra yazıyor...
Ambra çevrimiçi
Ambra yazıyor...
Ambra: Kızım, James gerçekten kafayı yemiş.
Ambra: Gerçekten...
YN/ Umarım kafayı yemiştir, Ambra. Umarım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Christmas| Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: Geçen Noel kalbimi sana vermiştim. (22.57) Bilinmeyen Numara: Sen ise onu bana geri verdin. (22.57)