Noel'e kalan süre: 11 Gün
Jennifer yere düşürdüğü kese kağıtlarını titreyen parmaklarıyla almaya çalıştı. André onun geldiğini görmemiş ama sesleri duymuştu. Telefonu kapatıp koridora doğru ilerledi. Kızın sinirle ve hüzünle parlayan gözlerine değdirdi gözlerini. Jennifer her şeyi duymuştu. Gideceğini biliyordu. Fakat yine de sormak istedi.
"Sanırım, gitmeyi düşünüyorsun."
Titreyen sesiyle kelimeleri etrafa saçtı. Öfke ruhuna ilk ilmeğini atmıştı. Sakin görünüyordu ama içinde depremler oluyordu. André'ye olan derin sevgisi yıkılmıştı. Jennifer bu sevginin altında kalmıştı. Kurtarılmak için sesini duyurması gerekiyordu. Lakin, kime ve neye?
André omuz silkti. Kızın gözlerindeki o ateşi gördü. Ama yıkımı görmesi imkansızdı. Kızı kurtarması imkansızdı. Yeni bir savaşa başlamadan önce cümlelerini özenle sıraladı. Düşünceleri ve duyguları zaten onu yorgun düşürmüştü. Jennifer'la savaşmak en son istediği şeydi.
"Noel'i Fransa'da geçirmeyi düşünüyordum," dedi genç çocuk. Bunun ardında söylenecek çok şey vardı. André, kıza olan duygularından kaçmak istiyordu. En yakın arkadaşı sayesinde atmayı sürdüren kalbinden uzaklaşmak... En büyük bahanesi ise aralarında günlerdir süren sessizlikti. Jennifer'ın artık onu bir dost olarak görmemesiydi. Halbuki Jennifer kese kağıdının içinde onlar için en büyük dostluk sembolünü taşıyordu. Beyaz bayrak ise kelimelerindeydi. Ama o kelimeleri çocuğun duymasına izin vermeyecekti.
Aralarında süren acı sessizlik Jennifer'ın hareketlenmesiyle son buldu. Titreyen bacaklarını mutfağa götürdü. Elindekileri tezgahın üzerine bıraktı. Sakince içeriye girdi. André artık salonda oturuyordu. Genç kızın arkasındaki varlığı hissetti. Onun bir şeyler söylemesini bekledi. Jennifer konuşmak yerine üzerindeki montu çıkarttı ve André'nin karşısına dikildi.
"Senden benim fenerim olmanı istemiştim," dedi. Kelimeler acıtıyordu. Elleri titriyordu. Fakat Jennifer kelimelerinin ucunu zehirlemişti. Titreyen ellerine rağmen o ucu arkadaşının kalbine saplamak istiyordu.
"Dostluğun bu kadarmış, André. Senin bana olan sevgin, bu kadarmış."
Suçlanmaya dayanamayan André ayağa kalktı. Şimdi birbirlerine gözlerini hırsla dikmişlerdi. Öfkelilerdi. Kızgınlardı. Artık bir savaş meydanında tek başınalardı.
"Sana olan sevgim bana bir ülke değiştirtti, Jennifer. Nedenini bilmeden, gözüm kapalı, sorgulamadan..."
Kulaklarına dolan cümle Jennifer'ın alayla gülmesine neden oldu. Artık karşısında duran gözler en yakın arkadaşının gözleri değildi. O gözler kızın en büyük düşmanıydı. Ona sırtını yaslamıştı. Bedenini bedenine bir zincirle bağlamıştı. O zamanlar André onun dostuydu. Şimdi, André o zinciri koparmış, kızı sırtından atmıştı. Şimdi, André onun düşmanıydı.
"Pişmansın, değil mi? Hep bunu söylemek istedin. Tüm memnuniyetsizliğin, bana karşı takındığın o iğrenç tavır... Hep bu yüzdendi, değil mi?"
Jennifer bitmeyen bir savaşın üzerine yeni savaşlar kurmak istiyordu. Çocuğun üzerine gidiyordu. André'nin geri adım atmasını istiyordu. André geri adım atmak yerine kıza yaklaştı. Aralarında sadece bir nefes boşluğu vardı. Fakat, aralarında bir uçurum vardı.
"Sana karşı asla iğrenç olmadım. Sen adımı ne zaman fısıldasan ben oradaydım, Jenny. Ama artık adımı bile fısıldamıyorsun. Peki bunun için neden beni suçluyorsun?"
Aralarında bir hayal kırıklığı vardı.
-------
Ashley: Uçak bileti bulabilecek misin?
André yazıyor...
André çevrimiçi
André yazıyor...
André: Bulsam bile, gitmeyeceğim.
Ashley yazıyor...
Ashley çevrimiçi
Ashley yazıyor...
Ashley: Fakat gideceğini söyledin?
André yazıyor...
André çevrimiçi
André yazıyor...
André: Gidemem, Ashley.
André: Lanet olsun, sadece evden gideceğim.
André: Bu ülkede onu yalnız bırakamam.
André: Bu ülkeden onsuz çıkamam.
Ashley yazıyor...
Ashley çevrimiçi
Ashley yazıyor...
Ashley: Onu çok seviyor olmalısın...
Ashley: Birini bu kadar sevmek... Nasıl hissettiriyor, André?
André yazıyor...
André çevrimiçi
André yazıyor...
André: Onu sevmek artık lanet olası bir bağımlılık.
André: Ondan vazgeçemiyorsun ama yavaş yavaş seni öldürüyor.
André: Bir zehri içine çekiyorsun.
André: Ve bundan oldukça mutlusun...
André: Sen nasıl hissederdin?
André: Ya da hissediyorsun?
Ashley yazıyor...
Ashley çevrimiçi
Ashley yazıyor...
Ashley: Hissetmiyorum, hiç hissetmedim.
Ashley: Bana birini sevmem için hiç izin verilmedi, André.
Ashley: Birini böyle sevebilmem için...
--------
Bilinmeyen Numara: Neden seni unutamıyorum?
Bilinmeyen Numara: Neden hayatımı mahvetmene izin veriyorum?
Bilinmeyen Numara: James, senden nefret etmek istiyorum.
Bilinmeyen Numara: Arkadaşımı benden aldığın için senden nefret etmek istiyorum.
Bilinmeyen Numara: Ailemi, ülkemi...
Bilinmeyen Numara: Benden beni aldığın için senden nefret etmek istiyorum.
James yazıyor...
James çevrimiçi
James yazıyor...
James: Ama bunu yapamazsın.
James: Çünkü sana bunu yaptıran ben değilim.
James: Sana bunu yaptıran bir şeytan.
James: Ve sen o şeytanı her gün besliyorsun.
YN/ Benden bahsediyor sanırım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Christmas| Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: Geçen Noel kalbimi sana vermiştim. (22.57) Bilinmeyen Numara: Sen ise onu bana geri verdin. (22.57)