*Gabrielle Shonk- Habit
Noel'e kalan süre: 8 Gün
James: Senden kurtulamayacağım, değil mi?
James: Jennifer, benim meleğim olamazsın.
James: Benim meleğim zaten yanımda ve huzurlu bir uykuda.
James: Bir sürtük varsa, bu o değil.
James: Kimin olduğunu söylememe gerek yok sanırım, değil mi?
James: Aslında söyleyebilirim.
James: Kalbin umrumda değil.
James: Tam bir sürtük gibi davranıyorsun.
James: Belki de tam bir sürtüksün.
James: Belki de...
-----------
Jennifer masanın üzerindeki telefonuna gelen mesajların hepsini göz ucuyla okudu. Acı bir gülümsemenin yüzünü kaplamasına izin verdi. Telefonu eline aldı ve kapanması için tuşa hırsla bastı. James'in cümleleri pimi çekilmiş bir bomba gibiydi. O bomba Jennifer'ın kalbine bırakılmıştı. Birazdan patlaması için gereken süre dolacaktı. Ve kalbi patlayacaktı. Eğer sağlam bir yeri kaldıysa...
İnatla kapanmayan telefonu, karşısında duran boş duvara hırsla fırlattı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Hıçkırıklar ve haykırışlar birbirlerine karışmıştı. Boş evde duyduğu sesler kendisine aitti.
Oyunu hep kurallarına göre oynamıştı. Bir erkeğe aşık olmuştu. O erkeği sonuna kadar seveceğine yemin etmişti. O erkeğin de kendisini aynı şekilde seveceğini düşünüyordu. Hâlâ buna inanmak istiyordu. James'in bütün kelimelerine rağmen, bunun için mücadele ediyordu. Onu hâlâ sevmek, ona hâlâ inanmak, kendisini hatırlamasını sağlamak, James'in içindeki aşkı bulmak için mücadele ediyordu.
Bir süre sonra hıçkırıkları derin iç çekişlere döndü. Gözlerini yerde parçalara ayrılmış telefonundan çekmedi. Şimdi o telefonu açmak ve bir dostun kucağına sığınmak için nelerini vermezdi. Lakin, artık bunu yapamazdı. Kendi açtığı yaraları yine kendisinin sarması gerektiğinin farkına varmalıydı. Burada, bu evde ondan başka kimse yoktu. Sırtını yaslayacağı kimse yoktu.
Hızla yerinden kalktı. Telefonunun parçalarını topladı ve birleştirdi. Masaya tek parça halinde koydu. Yüzünü yıkamak için banyoya girdi. Aynalardan gözlerini kaçırdı. Yaralarını görmek istemiyordu. Yaralarını görürse, dururdu. O durmak istemiyordu. O, gerçeği öğrenmek ve çocuk ne haldeyse bilmek istiyordu. İsterse James sonsuza dek hafızasını kaybetmiş olsun, isterse en başından beri yalan söylüyor olsun... Gerçeği bilmek istiyordu. Ona sahip olmak istiyordu.
Odasına girdi ve perdelerinin sonuna kadar açık olduğunu gördü. Karanlık gökyüzü odasına doluyordu. Işıkları açtı. Etrafa saçtığı ders kağıtlarını topladı ve perdeleri kapatmak için pencerenin yanına gitti. Gözlerini sokağa diktiğinde sokak lambasının yanında bir karaltı gördü. Dikkatle bakmaya çalıştı ama görüşü bulanıktı. Perdelerini hızla kapattı. James'in cümlelerini, yaşadığı ufak çaplı sinir krizini perdenin ardında bırakmıştı. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi davranacaktı. Her zamanki gibi davranacaktı. Ona hâlâ hayatının tek aşkı gibi davranacaktı.
André kapatılan perdeyi gördüğünde rahatlıkla nefes aldı. Kız kendisine dikkatle baktığında burada olduğunu anlamasından korkmuştu. André emindi, kendisini görmüş olsaydı suratına perde kapatmak yerine pencereyi açıp bağırırdı.
Genç çocuk derin bir nefes aldı. Perdenin ardında saklanan kızı tekrar görmek istiyordu. Onu çok özlemişti. Neler yaptığını biliyordu, yüzünü her gün görüyordu ama bu ona yetmiyordu. Şimdi merdivenleri aşıp onu kollarının arasına almak istiyordu. Jennifer çocuğun içinde gittikçe büyüyen bir sıkıntı gibiydi. Lakin o sıkıntıyı yine Jennifer giderebilirdi. André kapüşonunu başına geçirdi ve sonunda ışıkları kapanan evin sokağından ayrıldı. Bedeni her ne kadar evden uzaklaşıyor olsada, kalbi ve aklı her zaman oradaydı.
---------
James: Neredesin?
James: Sensiz uyuyamadığımı biliyorsun, Ashley.
James: Hangi siktiğimin yerindesin?!
James: Kahretsin, gerçekten kahretsin.
YN/ Hiçbiri için iyi bir gece değil sanırım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Last Christmas| Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: Geçen Noel kalbimi sana vermiştim. (22.57) Bilinmeyen Numara: Sen ise onu bana geri verdin. (22.57)