Five

285 42 21
                                    

Noel'e kalan süre: 23 Gün

Jennifer, yanaklarından akan gözyaşlarını silmek için çabalıyordu ama yerine hızla yenileri ekleniyordu. James'in son mesajından sonra telefonu kapatmış, ağlamaya başlamıştı. Boş bir apartman dairesinde yankılanan hıçkırık sesi, dışarıda yağan yağmurun sesine karışıyordu. Haykırmak istiyordu. Tüm şehri ayağa kaldırmak ve acısını göstermek...

James'in kendisini tanımaması ona imkansız geliyordu. Fakat, imkansız değildi. James ona boş gözlerle baktığında kendisini tanımadığını anlamıştı. Kalbi bin parçaya bölünmüş, çocuk o parçaların üzerine basarak sevgilisinin yanına gitmişti. Jennifer'ı yalnız ve kalpsiz bırakmıştı. Bu zamana kadar çocukla geçirdiği günleri aklından asla çıkartmamıştı. Çıkartmak istemiyordu. Kalbi o günlerin anısıyla atıyordu. Ah, ne acıydı! Çocuk onu hatırlamıyordu bile...

André kapının kilidini sonunda açtığında dudaklarından sessiz bir küfür savurdu. Islanmış saçlarını elleriyle karıştırdı. "Bu ülkeden nefret ediyorum," diye mırıldandı kendi kendine. Jennifer olmasaydı, uçakla bu ülkenin üzerinden bile geçmezdi. Onun için burası bir cehennemden ibaretti. Fransa'yı, ailesini, onu rahatsız eden ikizini özlemişti. Lakin, elinden özlemek dışında gelebilecek hiçbir şey yoktu. Jennifer'ı burada yalnız bırakamazdı.

Salonun ışıklarının kapalı olduğunu gördüğünde kaşlarını çattı. Genç kızın bugün evde olduğunu biliyordu. Alışverişten de çoktan gelmiş olmalıydı. Işıkları açıp seslendi.

"Jenny, orada mısın?!"

Jennifer çocuğun gür sesini işittiğinde gözlerinden hızla akan yaşları aceleyle temizledi. André'nin onu böyle görmesini istemiyordu. Çocuğun onun gözyaşlarından nefret ettiğini biliyordu. Onu üzemezdi. Birkaç kez sesini düzeltmek için öksürdü. "Odamdayım!" diye bağırdı güçlü çıkarmaya çalıştığı sesiyle. André kızın çatallaşmış sesini duyduğunda telaşla odasına adımladı ve kapıyı tıklattı.

Jennifer karanlık odada hızlıca ayağa kalkıp kapıyı açtı. Çocuğun onun yüzünü görmemesini diledi. Fakat, bu mümkün değildi. André çatık kaşlarla kendisine bakıyordu.

"Ağladın mı sen?"

Genç kız hızla çocuğun soğuk bedenine sarıldı. Ona sığınmak, en güçlü ilaçtan bile daha etkiliydi. André kollarını kıza sararken hızlanan kalp atışlarına engel olamadı.

"Üşümüşsün," dedi Jennifer çocuğa daha da sıkı sarılırken. André sesini çıkartmadı. Çıkartamadı... Genç kıza daha önce defalarca sarılmıştı. Lakin, kalbi ilk defa böyle hızlı atıyordu. André bu duruma anlam veremiyor, korktuğu şeyin başına gelmemesi için bu olanları düşünmekten kaçıyordu. Jennifer onun en iyi arkadaşıydı. Onun ailesiydi. Peki, başka sıfatlara yer var mıydı?

Jennifer bedenini çocuktan ayırdığında üşüdüğünü hissetti. Gözlerini çocuğun ıslak saçlarında gezdirdi. Telaşla ellerini onun sarı saçlarına değdirdi.

"Sırılsıklam olmuşsun."

"Neden ağlıyorsun?"

Çocuğun sorduğu soruyu görmezden gelip omuz silkti. Onun acı çekmesini, kendisi için üzülmesini istemiyordu.

"Hadi, saçlarını kurutalım."

--------

Ambra: Nasılsın, ikizlerin ikizi canım klonum?

André yazıyor...

André çevrimiçi

André yazıyor...

André: Jennifer'la en son ne zaman konuştun?

Ambra yazıyor...

Ambra çevrimiçi

Ambra yazıyor...

Ambra: Evet, benimde nasıl olduğumu sorduğun için çok teşekkür ederim, kardeşim.

André yazıyor...

André çevrimiçi

André yazıyor...

André: Soruma cevap alabilir miyim, Ambra?

Ambra: Ah, peki peki sert çocuk...

Ambra: Bu sabah konuştuk.

Ambra: Neden soruyorsun?

André yazıyor...

André çevrimiçi

André yazıyor...

André: Bana o herif hakkında hiçbir şey anlatmıyor.

André: Neden bu kız sürekli ağlıyor, Ambra?

Ambra yazıyor...

Ambra çevrimiçi

Ambra yazıyor...

Ambra: Hey, o söylemek istemiyorsa ben söyleyemem, tamam mı?

Ambra: Kızı rahat bırak, André.

André yazıyor...

André çevrimiçi

André yazıyor...

André: Ne mümkün!

YN/ Ne mümkün!

Last Christmas| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin