Lily elinde bir kaymak birasıyla James'e yaslanmış, partideki insanları izliyordu, büyücü gruplarından birinin bir şarkısı açılmıştı ve salonda sadece 5. Sınıflar vardı, birkaç tane de 7. Sınıf öğrencisi. Lily kafasını, James'in omzundan kaldırdı. Gözlerini kısarak insanlara baktı "Ah, çok ilgilerini çekiyoruz galiba!" dedi sesine yapmacık endişeli bir eda vererek. James sırıtarak ona baktı "Dünkü olaydan sonra biraz garipsemiş olabilirler." dedi ve Lily kafasını tekrar ona yasladı. Aradan biraz geçtikten sonra James "Hadi bizimkilerin yanına gidelim." dedi ve ayağa kalktılar.
Sirius ve Peter'ın ortasına oturdular, Emma ve Remus'sa yine öpüşüyordu. Lily gözlerini kırpıştırdı "Yine mi?" Sirius güldü "Benim için sorun değil ama herkesin ortasında öpüşmezdim." dedi ve James'le üçü kahkahayı bastı. Yanlarına Frank geldi "Saat kaç farkında mısınız?" dedi bu durumu pek takmayan, hatta memnun olan bir edayla. James sakince "Kaç?" dedi. Frank sırıtarak "Bir!" dedi ve oradan uzaklaştı. Sirius kısık bir sesle "Kaymak birasını fazla kaçırmış." dedi. Emma kıkırdadı "Benim uykum geldi ama." dedi kaşlarını çatarak. Lily sırıttı "Bir az daha dayan uykucu."Profösör Slughorn "Bensiz parti verdiğinizi duydum." dedi gülümseyerek. Lily dudağını ısırdı "Siz olsaydınız kesinlikle daha muhteşem olurdu ama biraz geç olmuştu." dedi ve güldü. Profesör yavaşça omzunu sıvazladı "Potter'la aranız düzelmiş mi yoksa bana mı öyle geliyor?" dedi daha kısık bir sesle. Lily'nin yüzü anında kızardı, gözlerini büyüttü "Artık... Ee... Kavga etmenin- mantıklı olmayacağını düşündük." dedi ve hızlı adımlarla Emma'nın yanına oturdu. Emma çantasını sandalyeye astı, "Okulun bu zamanlarına bayılıyorum, ders işlemek zorunda bile değilsin!" dedi ve yavaşça arkasına yaslandı.
Bu söylediği doğruydu, okulun son birkaç haftası derslerde sadece bir iki şeyi tekrar ediyorlardı, yani ders bitince beyinleri konuşamayacak kadar yorgun olmuyordu.
Lily ve Emma dersten sonra koridorda dolaşıyorlardı. Emma "Tatilde bir yere gidecek misin?" dedi, çantasının fermuarını kapatırken. Lily "Fransa'daki küçük evi hatırlıyor musun?" dedi, Emma başını evet anlamında salladı "Deniz kenarında olan mı? Lily de başını salladı "Istersen sen de gelebilirsin." dedi gülümseyerek. Emma önce gülümsedi ama sonra yüzünü buruşturdu "Teyzemlere söz verdik." dedi, Lily kafasını salladı.
O sırada koridorun öbür ucunda Severus ve Mulciber'ı gördüler. Lily hemen gözlerini kaçırdı ve derin bir nefes aldı, ona bakmak istemiyordu. Yanlarından geçtiklerinden emin olduktan sonra kafasını çevirip onlara baktı. Severus da ona bakıyordu, hemen kafasını çevirdi. Yine kızarmıştı, beyaz tenli olmanın dez avantajlarından biri de, sürekli duygu değişimleri ile birlikte kızarmaktır.
Akşam ortak salonda oturuyorlardı, Lily yapacak birşey arıyordu, gerçekten sıkılmıştı. Sadece bir kaç 3. Sınıf öğrencisi ve Lily'yle Emma vardı. Canı aşırı derecede kitap okumak istiyordu ama sınavlar bittikten sonra biraz abzürt kaçacağımı düşünüyordu. Etrafına bakındı, pek kalabalık değildi, çantasından bir kitap çıkardı ve hararetle okumaya başladı. O sırada Sirius'un sesi duyuldu "Evans, hadi ama, sınavdan sonra bile mi?"
Lily başını kitaptan kaldırmadan ofladı, neden? Sirius'a baktı, çapulcularla beraber karşılarına oturdular. Lily "Sadece canım sıkıldı." dedi. James güldü "Eğlenmenin daha güzel yolları da vardır."
Lily gözlerini kısarak "Örnek verebilir misin?" dedi. James düşündü "Hmm... Örneğin birkaç kuralı çiğneyebiliriz ya da gizli geçi-"
"Hayır almayayım yarın Hogsmade gezisi var." diyerek James'in sözünü kesti Lily.Emma "Zonko'ya gidelim, hadi!" dedi neşeyle ve içeri girdiler. İçerisi tamamen doluydu. Emma raflara göz gezdiriyordu. Lily bir anda arkasını döndü "Duyuyor musun?" dedi tamamen hareketsiz kesilerek. Emma gözlerini kısıp birkaç saniye dinledi "Neyi?"
Lily, bariz birşeyi söylermişçesine "Şu taraftan sesler geliyor! Dinlesene." dedi. Emma tekrar raflara döndü "Lily..."
Lily "Ben bakmaya gidiyorum." dedi ve dükkanın köşesindeki kapıya gitti. Emma gözlerini devirdi.Lily, dükkanın sahibine haber verebilirdi ama ortalıkta göremiyordu. Sorum olmayacağını düşünüp kapıyı yavaşça açtı. Yukarı doğru çıkan ahşap bir merdiven vardı, depo olmalıydı. Yukarı çıktı ve etrafta göz gezdirdi, dükkanın yarısı kadar bi alan vardı, kenarlarda daha açılmamış koliler vardı. Bir de ortada, üzeri örtülmüş ince uzun birşey. Insanların eşyalarını karıştırmak saygısızlıktır diye düşündü ama belki de sesin kaynağını bulabilirdi, ayrıca şu an kimse onu görmüyordu.
Örtüyü yavaşça çekti, çok tozluydu! Bu bir... Aynaydı. İşlemeli ve çok güzel aynı zamanda çok eski. Yansımasına bakınca, topuzunun bozulduğunu fark etti, saçını açıp tekrar yapıyordu ki yine o sesi duydu. Kesik kesik, ince. Sesin ne taraftan geldiğini duymak için aynanın etrafında dolaştı ama yönünü kestiremiyordu. Tekrar aynanın önüne geldi. Arka taraftan bir kız yürüyordu. Hemen arkasını dönüp baktı ama göremedi. Belki de bu ayna görünmezlik pelerini olanları gösteriyordu. Kız daha da yaklaştı... Daha da...
Bu kız Petunia'ydı! Lily kaşlarını çatıp hemen onun durduğu boşluğu elini uzattı, ama eli sadece havada kaydı. Tekrar aynaya baktı, Petunia'nın saçları, Hogwarts cübbesinin üzerine dökülüyordu ve Gryffindor atkısı takmıştı.
Lily gözlerini kıstı, bu aynayı biliyordu, başında deliren insanları da. Ama bunun Hogwarts'ta olması gerekirdi, Lily bunu düşünmemeye karar verdi. Demek benimki buymuş diye geçirdi içinden, demek benim aynada gördüğüm şey buymuş.
Biraz daha, elini kardeşinin omzuna koymuş, gülümseyen Petunia'ya baktı. Ela renkli renkli gözleri mutlulukla parlıyordu. Ona son bir kez daha baktı ve hızla arkasını dönüp dışarı çıktı.Emma "Ses neredenmiş?" dedi alayla. Lily, bir an bunu ona söylemeyi düşündü ama sonra vazgeçti "Haklıydın, sadece biraz kafam dağınıkmış o kadar." dedi ve güldü.