Bölüm 5

2K 112 13
                                    







CEM KARACA- BU SON OLSUN


♫♪



           

Bunu yaptığımı inanamıyordum. Sabah ilk işim İdil'i aramak olurken kendimi nasıl belanın içine ittiğimin farkında değildim. İdil odamı savaş alanına çevirmiş, beğenmediği bütün kıyafetlerimi tepeleme yere atmıştı ve hala tatmin olmayan bir yüz ve çatık kaşlarla kıyafetlerime cüzam taşıyormuş gibi bakmaya devam ediyordu. Artık pes etmiştim, yatakta uzanıp işini bitirmesini beklerken gözlerim tavandaydı.

"Bu olmaz...Bu hiç olmaz." Ofladım ve bu daha başlangıç gibi duruyordu. Basit bir kıyafet seçimi için saatlerimizi harcarken benim işkence gibi algıladığım ama onun eğleneceğimiz konusunda direttiği üstümde düzeltme dediği olayı gerçekleştirecektik. Düzeltilecek neyim vardı?

"Bu ne ya?" Neye tepki verdiğini görmek için başımı kaldırmamla yataktan hızla kalkmam bir oldu.

"Hop hop! Onu yerine koy." Sarp'ın ceketini elinde tutarken birden elinden kapıp alınca gözleri açıldı. Askılığa asarak dolabımın en güvenli köşesine itip yatağa geri yattım.

"Bu belki... Tamam bu olabilir." Tavandan gözlerimi ayırıp korkuyla seçtiği şeye baktığımda bir gece elbisesini bana göstermek için çevirmişti. Bunu kuzenimin düğününde giymiştim, yüzüm buruştu.

"Sende hiçbir şeyi beğenmiyorsun ama." Şaşkınlıkla ağzım açılırken tekrar dolabıma döndü. Bende kafamı sertçe geri yatağa attım. "Bu nasıl?" Yüzüme gelen saçlarım arasından seçtiği şeye baktığımda sonunda bir yerlere varabilmenin heyecanı içimi sardı.

"Tamam bu olur!" Elinde tuttuğu hâkî yeşili spor elbiseye ilerlerken kendimi içinde hayal edebiliyordum. Bel kısmında taba rengi bir de kemeri vardı. "Bunun altına bu kemerin aynı renginde bir ayakkabı bulursak kıyafet işi bitti sayılır."

"Sayılır mı?"

"Çanta, aksesuar ve ceket kısmı da var." Sinirlerim gerilmişti, sanırım tansiyonum çıkıyordu. "Neyse üstüne giy de makyajı halledelim bari." Bu kadar zahmetli olacağını tahmin edememiştim. Dediğini yapıp elbiseyi üstüme geçirdiğimde çocukmuşum gibi kol kısımlarını geriye doğru düzeltti ve kemerini de nefes alamayacağım kadar sıktı. "Belin ortaya çıksın." dediğinde elbisenin üstündeki görünmez tozları silkeliyordu.

Beni elimden çekerek sandalyeye oturttuğunda makyaj konusu aklıma geldi. Bir rimelim, siyah bir göz kalemim ve birkaç çeşit rujumla ne gibi bir şey yapacağını merakla bekliyordum ama o beni şaşırttı. Çantasından çıkarttığı makyaj çantasını masaya koyarak kafasında tasarladığı malzemeleri sırayla yan yana dizdi. Hayretle onu izliyordum.

"Seninkilerle yapacağımı düşünmedin herhalde, gördüm neyin var neyin yok." Bir şey demeden onu izlerken gözlerimi kapattırdı, fırçanın sert ucunun darbelerine maruz kalan göz kapaklarım kaşınıyordu. "Sakın açma." diye uyarıda bulunduğunda kendimi kasmaktan boynum ağrımaya başlamıştı. Sonra kaşımda hissettiğim acıyla gözlerim ardına kadar aralanırken elinde tuttuğu cımbız ve mahcup suratıyla burun buruna geldim.

"Napıyorsun?" Omuz silkti. "Kaşlarını alıyorum." Gözlerimi devirdim.

"Onu fark ettim de zaten düzgünler, gereği yok."

"Onu bunu bilmem, ben işimi düzgün yaparım. Çocuğun karşısına bu orman kaşlarla çıkmana izin veremem."

"Sağ ol ya." Elinden cımbızı almaya çalıştım, hızla elini kaçırdı. Aynaya dönmek için hamle yaptığımda da sertçe beni engelledi. Karşımdaki İdil olduğu için ona dil çıkartmamda sorun yoktu, ben bu eylemi gerçekleştirirken bu sefer o gözlerini devirdi. "Henüz işim bitmedi. Bakmak yasak!" Dişlerimi sıkarak yerimde hareket etmeden oturmaya çalıştığımda kaşımda bir sızı daha oluştu. Kaşlarım zaten kendiliğinden şekilli durduğu için aldırma taraftarı değildim, aksine ince kaşlar hoşuma gitmezdi. Dayanmaya çalışırken paniklememek elde değildi. Korkunç görünecektim, komik duracaktı ve en kötüsü bunu Sarp'ın ilk görenlerden olacak olmasıydı.

BUĞULU GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin