Bölüm 18

1.2K 71 8
                                    


              ♫♪Eurielle - Hate Me♫♪


Ter içindeydim. Hissederdim. Bir sorun olduğu zaman hissederdim. Boğuk konuşma sesleri odamın duvarından geçip bana ulaştığında bir kez daha huzursuz oldum. Geçip gitmesini beklemek düşünebildiğim tek şeydi. Susardı belki. Bunu ummak beni kötü mü yapardı? Karşısında kendini yok edişini izlerken öylece durup beklemekte zaten yeterince zordu. Görmediğimde belki kendimi suçlu hissetmezdim. Sonuçta insan bildiği bir şeyi gördüğü kadar etkilenmiyordu. Birinin öldüğünü bilmek ile onun cesedini görmek arasında fark vardı.

Geçmedi.

Yerimden kalktığımda artık adımlarımın nereye gideceğini biliyordum. Pırıl'ın odasına. Hemen içeriye girmedim, kulağımı kapıya yasladım. Konuşuyordu. Odada bir başkası var gibi konuşuyordu. Kâbus görüyor olmasını dilediğimi fark ettim, sanki bu daha iyi bir şeymiş gibi. Ben seslerin kesilmesini bekledikçe tam aksine konuşmalar şiddetini arttırdı ve en sonunda dayanamayıp elim kapı kulpunu kavradığında ürkekçe aşağıya indirdim.

"Pırıl?" dediğimde ilk önce konuşmayı kesti ama bana cevap vermedi. "Pırıl, uyanık mısın?"

"Peril..." Cansız sesi gecenin sessizliği içinde kaybolurken uyandığını bildiğim için daha rahat hareket ederek içeriye, odasına girdim.

"Uyku mu tutmadı? Senin için ne yapabilirim? Ilık süt ister misin?" dediğimde kocaman yatağın içinde kaybolan bedenine baktım. Tam ortasında sırtı başlığa yaslı ruhu çekilmiş gibi duran gözleriyle karşıya bakıyordu.

Tam olarak olmasa da görüntünün benzerliği içimi titretti. En son böyle gözleri babaannemin cansız bedeninde görmüştüm. Donuk, artık yaşamla hiçbir bağlantısı kalmamış gözler.

"Bir şey istesem yapar mısın gerçekten?" Dikkatim ona kayarken yalvarır gibi konuşmasına anlam veremedim, şimdiye kadar onu geri çevirdiğim hiç olmamıştı.

"Tabii ki de iste yeter ki."

Sonra fısıldadı.

"Saçlarımı bulamıyorum." Kalbimin atmayı bıraktığını, bir saniyelik damarlarımda akmakta olan kanın yavaşladığını hissettim. "Onları bulmama yardımcı olur musun?" Bocalayarak ona doğru yürüdüğüm de ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Pırıl, saçların orada ya." İki yanına asice dağılmış saçlarını işaret ettim.

"Ama onlar benim saçlarım değil ki!" Nereden geldiğini bilmediğim bir güçle bağırmıştı. Şiddetle başını salladı. Yatakta kıpırdanırken onun gördüğünü göremediğim için bana bozulduğunu anladım. "Onlar benim değil."

Saçlarını aşağı hızla çekiştirdi. Birkaç saç teli de parmaklarına dolanarak yatağın üstüne düştü. Onun yerine benim saç diplerim sızladı.

Bir kez daha eli aynı şekilde havalanınca yakalamak istedim, elinin tersiyle elimi savuşturdu. Ben engellemeye çalıştıkça bana karşı koyuyordu ve ben ona zarar verebileceğim düşüncesiyle hareketlerimi kısıtlamak zorunda kalıyordum.

Sırtını yasladığı yerden doğrultup beklenmeyecek bir şekilde ayaklarını zeminle buluşturduğunda soluğu aynasının önünde aldı. Bende yerimden kalkıp yanına gittiğimde aynaya tiksintiyle baktığını gördüm. Cılız kollarını önce kulakları üstüne bastırdı sonra elleri saçlarını tekrar kavradı.

BUĞULU GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin