CAN WE KISS FOREVER? - KINA , ADRIANA PROENZA
♫♪
Çaresizlik. Acizlik. İhtiyaç. Ve belki kaygı. Çığlık attığımda kendi sesimin kulağıma bu kadar tiz gelmesi beni afallattı. Bu sefer beynimin içinde değil gerçekten avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Elimi kalbimin üstüne götürdüğümde bir işe yarayacakmış gibi üstüne bastırmaya devam ettim. Şu an kendimde mantık aramam anlamsızdı.
"Peril?" Işığın aniden yanmasıyla yüzümü buruştururken göz kenarlarımdan yaşlar ince çizgiler halinde akmaya başladı. Aktıkları yerleri yırtarak kaşımamak için kendimle cebelleşiyordum. "Ne oldu? İyi misin?"
Sarp'ın yüzü bulanık bir şekilde görüş alanıma girdiğinde yatağımın üstüne çıkmış bana doğru uzanmıştı. Eliyle terden alnıma yapışan saçlarımı geriye ittiğinde gözlerimi biraz araladım. Oldukça endişelendiği belliydi ama sabahın belirsiz bir saatinde biri çığlık atsa bende böyle olurdum. Ki oluyordum da.
Kalp atışlarım biraz hafifleyip beni rahatsız etmeyecek bir boyuta ulaştığında derin bir nefes aldım. Ellerinin hala saçlarımda olması işimi zorlaştırıyordu. Kulaklarımdaki uğuldama hala belli belirsiz arka planda çalmaya devam ediyordu. Yüzümü buruşturdum.
"Daha iyi misin?" Cansız bir şekilde kafamı sallayıp kırışan alnına baktım.
Koyu mürekkepleri yüzümün her yanını hızla tarıyordu. "Sana su getireceğim." Yataktan kalkarken gözlerimi kırpıştırdım, yaptığı her hareket sessizliğin içinde bomba etkisi yaratıyordu. Çok geçmeden elinde su bardağı ile yanıma geldi ve tekrar eski pozisyonuna döndü. Titreyen ellerim ile suyu elinden aldığımda büyük bir iştahla içmeye başladım. Kabaran boğazıma iyi gelen suyu içmeyi bitirdiğimde boş bardağı elimden alıp yandaki komodinin üstüne koydu.
"Seni yatırayım, gel." Başımı yastığa düşürmeye yeltenirken yalnız kalma düşüncesi beynime hançer gibi saplanınca havadaki elini tutup yakaladım, bunu beklemediği çok açıktı. Hareketimle afallarken bende bu cesareti kendimde bulduğum için bir anlık onunla aynı duygu selinde yüzdüm.
"Burada uyur musun?" Elini istemsiz sıktığımda tırnaklarım her ne kadar kısa olsa da etine biraz geçmişti. Bir şey demeden yan tarafımdaki boşluğa ilişince yer açmak için yatağın öbür ucuna doğru hafifçe kaydım.
Elimi yastığın havaya kalkan ucuna doğru bastırırken yüzünü net görebilmek için çabalıyordum. Gözleri tavanda, yüzünde oluşan mimiklerinin detayında endişe vardı, düşünüyordu. Belki de başına hiç yoktan yere bela sardığı için pişmandı. Düşüncesi bile psikolojik olarak kendimi hasta etmeye yeterken hareketlerini izlemeyi yine de sürdürdüm. Işığın bir kısmı hatlarını aydınlatırken öteki kısmı kapkaranlıktı.
Şu mikro mimiklerden çıkarımda bulunan insanlar gerçekten zoru başarıyor olmalıydı zira her ne kadar Sarp'a dik dik bakmaya devam etsem de görebildiğim sadece kendi doğrularım ya da kuruntularımdı. Uzanıp yüzüne dokunmak isterken ellerimi kendime saklayıp yorganın altında tutmaya devam ettim.
Saniyeler geçtikçe rahatsızlığım azalacağı yere diken üstünde oturuyormuş etkisi yaratmaya devam etti. Ağzım bir açılıp bir kapanırken ne demek gerektiğini kafamda baştan sona yazıyordum.
"Sarp ben özür dile-"
"Saçmalama." Sesinden akan kesinlik aramızdaki boşluğu kalıba dökülen su gibi doldururken boğazıma bir yumru oturdu. "Kapat gözlerini, ben buradayım." Sözlerinin üzerimde yarattığı etki radyoda üst üste en sevdiğin parçaların çalması kadar mutluluk verici ama bir o kadar da saçmaydı. Sonuçta istediğim zaman açıp dinleyebilirdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/167968029-288-k91584.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUĞULU GÜNEŞ
Chick-Lit"Yıldızları hatırlıyor musun?" Kafamı salladım. Her bir ayrıntısını, belki onların altında geçirdiğimiz sayısız geceleri ve her seferinde ilk kez görüyormuş gibi büyülenişimi, hepsini bugün yaşamışım gibi hatırlıyordum. "Ben orada olacağım." ded...