♫♪Warhola - Aura♫♪
Ev sessizdi. Ama beynim çığlık çığlığa bağırıyordu, sadece benden başka duyan yoktu.
Pırıl'ı hastaneye götüreli birkaç saat olmuştu. Orada kalması gerekmişti ki onun açısından ya da en çok bizim açımızdan en iyisinin bu olduğunu bildiğimiz için itiraz etmeden kabul etmiştik. Doktoru başka bir aksiliğin önlenmesi için derken bunun ne anlama geldiğinin herkes farkındaydı. Annem, babamı çağırdığında da eve gitmem için ısrar etmişlerdi, ikiletmeden kabul etmiştim. Zaten hastaneleri sevmezdim. Tuhaf kokarlardı, öyle olmasa bile psikolojik olarak bana öyle gelirdi. Ölümün, acının ve kanın kol gezdiği koridorlar ürkütücüydü.
Pırıl'ın yanında olamamak kendimi kötü hissetmemi sağlıyordu ama biz orada olsak da olmasak da zaten bunun farkında olmadığı için pek bir sorun yoktu. Pırıl'ı düşünmeyi bırakınca başka bir düşünce hemen bu boşluğu doldurdu.
Sarp. Onunla hiç konuşmamıştım ama bu sefer akıl edip telefon numarasını almıştım, sadece mesaj atmak gibi bir şey gerçekleştirmek istemiyordum. Bizim adı olmayan ilişkimize yakıştıramıyordum bunu nedense. Farklı bir zamanda yaşıyor gibi davranmak tuhaftı ama hoşuma gidiyordu.
Camı aralayıp karanlık ve soğuk havaya başımı çıkarttığımda gökyüzüne ilişti bakışlarım. Öncekiler gibi parlak olmasa da yıldızlar hala oradaydı. Bu bir nebze içimin rahatlamasına sebep olurken diğer yandan hüzünlenmeme neden oldu. Karşıdaki binalardan yayılan ışıklar dışında sokak lambalarınında yaydığı ışık huzmesi yolu aydınlatıyordu. Derin bir nefes aldım, üşümüştüm. Araladığım camı kapatmak için hamle yaptım.
"Çok düşüncelisin Kıvırcık." Gözlerim sesin geldiği yönü ararken, kalbim anında tepki verdi.
"Sarp? Sen misin?" Yüzümü ekşittim. Başka kim olabilirdi ki? "Burada ne arıyorsun?" diye fısıldadığımda güldü.
"Seni kaçırmaya geldim." Aşağıya doğru sarkarken yüzünü net görmeye çalışıyordum. Başına geçirdiği kapüşonu kafasını geriye atmasıyla sıyrıldı. "Biraz daha sarkarsan ortada kaçırılacak bir kız kalmayacak ama. Geri çekil." Kendimi biraz geri çektikten sonra şüpheyle arkamda duran kapıya baktım. Her an biri gelip beni basacak gibi hissediyordum ki evde benden başka kimse yoktu.
"Geliyor musun?" Beynim son sürat düşünmeye başlarken bir yandan gözlerim çevrede bir hareketlilik olup olmadığını gözlemliyordu.
"Bekle biraz." Tam geri çekilecektim ki duraksadım. "Sakın bir yere ayrılma." Ellerini havaya kaldırdıktan sonra erkeksi bir şekilde güldü. Bende gülerek hızla camı kapattım ve önce kıyafet dolabıma yönelip altıma siyah bir eşofman geçirdim, üstüne de siyah bir bluz giydim. Bence kaçmaya hazırdım.
Odamın kapısını araladığımda geç bir saatte olduğumuz için sessiz olmayı şart koştum. Bu gecelik yokluğumu fark edecek kadar önemli değildim zaten, daha büyük bir meselemiz vardı.
Parmak uçlarımda ilerlediğimde nefesimi bile tutmuştum. Sadece bu ortamı deli gibi atan kalp atışlarım bozuyordu. Montumu askılıktan alıp üzerime geçirdiğimde bir yandan da ayakkabılarımı bulmaya uğraşıyordum. Nihayet altıma giyecek bir spor ayakkabı bulduğumda elime alarak dış kapıyı açtım ve paspasın üzerinde giydim. Kapıyı arkamdan yavaşça çekerken gıcırdamaması için içimden yalvarmaya başlamıştım. Gıcırdamadı.
Komşuluk ilişkilerimiz hiçbir zaman iyi olmasa da yan dairede oturan Sevil Teyze meraklı bir kadındı ve beni bir yere giderken görürse annemlere haber verebilirdi. Hızlı olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUĞULU GÜNEŞ
ChickLit"Yıldızları hatırlıyor musun?" Kafamı salladım. Her bir ayrıntısını, belki onların altında geçirdiğimiz sayısız geceleri ve her seferinde ilk kez görüyormuş gibi büyülenişimi, hepsini bugün yaşamışım gibi hatırlıyordum. "Ben orada olacağım." ded...