Hiç bahane üretmeyim, çok uzun bir ara oldu farkındayım. Hem çok önemli bir sınavım vardı ve yazmak için her oturduğumda suçluluk duygusu hissediyordum :) hem de bir türlü nasıl devam ettirebileceğim aklıma gelmiyordu. Kısa olduğunun da farkındayım, siz bu miniminicik bölümü okurken düşünmeye devam edip en kısa sürede geleceğim. (Beklettiğim herkesten özür dilerim.)
Eğer özel bir gücüm olmasını isteseydim bu yüzde doksan dokuz ihtimalle zamanı kontrol edebilmek olurdu. Tek gerçekliğin bu olduğunu düşünürsek hiçte fena sayılmazdı. Hem korkutucu hem de oldukça işe yarardı. Felaketlerin önüne geçebilirmişim gibi gelirdi.
"O zamanda yeni bir felaket yaratabilirsin ama." Pırıl bunu dediğinde başımı yana eğip biraz düşündüm. Balkondaki sarı koltukta oturuyorduk. Gözüm koltuğun yanından çıkmış birkaç ipliğe takılı kaldı. Şu izlediğimiz filmlerden birinin etkisinde kalıp zamanı kontrol etmenin hava olduğu kanısına varmıştım.
"Haklı olabilirsin ama ben yine de denemek isterdim." Uzlaşamadığımız ilk konu sayılmazdı, zaten ikimizde fikrimizi birbirimize direten insanlar değildik bu yüzden susup kendi içimizde konuşmayı tercih ettik.
Zihnimden bu anımızı milyonuncu kez geçirdiğim vakitlerden biriydi. Neredeyse akşam üzeri sayılırdı.
Apartmanın kapısını açarken gümbürdeyen kalbimin kulaklarımda atışını duymak beni öyle rahatsız ediyordu ki bir an nefes almamayı düşündüm. Parmaklarım stresten buz tutmuştu. Bunu dışarıda yağan karın üstüne atmak isterdim ama öyle olmadığını biliyordum. Son kez yerdeki beyazlıklara kötü birer bakış fırlatıp basamakları hız kesmeden evimin önüne gelen kadar çıkmaya başladım.
Suçluluk duygusu ile kaplı bedenimi eşikten geçirirken de annemin ya da babamın bir anda önümde belirecek olması ihtimaline karşı tetikteydim. Öyle olmadı.
İçimde tuttuğum nefes sessiz evde kasırga etkisi yaratırken sırasıyla her odayı dolandım. Hepsi boştu. Sonra mutfaktan gelen sesleri işitmemle yönümü hızla o tarafa çevirdim. Halbuki ilk başta oranın yakınından geçmiştim, bunu kafamın dalgınlığına vererek çok üstünde durmadım.
Annem durmadan elinde tuttuğu tahta kaşıkla önünde duran tencerenin içindeki sıvıyı karıştırıyordu.
"Anne?" Seslendiğimde beni duymadı, bu daha çok ürkmeme sebep olurken arkasından sessizce yaklaşıp onu da korkutmamak için biraz daha yüksek sesle konuştum. "Anne? Ne yapıyorsun? Herkes nerede?" Herkesten kastımın Pırıl olduğu açıktı.
"Günaydın canım. İyi uyudun mu?" Omzunun üstünden bir saniyeliğine bana bakıp geri karıştırma işlemine döndü. Sorduğu soruyla bocalarken minik adımlar atarak yanına gittim. Verecek doğru bir cevap bulmak için birkaç kere ağzım araladım ama her seferinde bulduğum yanıt bir öncekinden daha anlamsız olduğu için susup tekrar onun konuşması için bekledim.
Konuşmadı, ben yanında dikildikçe huzursuzluğum arttı, o ise işini yapmaya devam etti.
Kabaran omuzlarımı indirip, bir başka hayal kırıklığından bir başka hayal kırıklığına adımlayarak cevabını bildiğim o soruyu sordum. "Dün gece nerede olduğumu biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUĞULU GÜNEŞ
ChickLit"Yıldızları hatırlıyor musun?" Kafamı salladım. Her bir ayrıntısını, belki onların altında geçirdiğimiz sayısız geceleri ve her seferinde ilk kez görüyormuş gibi büyülenişimi, hepsini bugün yaşamışım gibi hatırlıyordum. "Ben orada olacağım." ded...