1.4

601 49 44
                                    

Takılıp kaldığım Geometri sorusuna karşı sinirle yumruğumu sıktım. Hiçbir zaman ders çalışırken müzik dinlemeyi sevmesem de Geometri ve Matematik'de pratik yaptığım konularda müzik dinlemeden duramazdım. En azından biraz da olsa kafamı rahatlatıyordu.

Sıkıntıyla nefesimi üflediğimde bana kafayı bulmamı sağlayacak şeyi yaptım.

Limonlu çayımdan koca bir yudum aldığımda boğazım yumuşamıştı.

Birkaç yudum içtiğim çaydan sonra masadan kalkıp odamın penceresine yürürken kulaklığımı çıkarıp müziği sesli açarak telefonu yatağıma bıraktım. Camdan dışarı bakarken kararmaya yüz tutmuş havayla gözlerimi kapatıp başımı cama yasladım.

Sabah altıda uyanmıştım ve bugün Cumartesi'ydi. Bu saate kadar o kadar çok ders çalışmıştım ki, kafamdan çıkan o dumanları hissediyordum sanki.

Yatağımın üstündeki telefonumdan gelen titreşim sesiyle, o tarafa yürümeye başladım. Telefonu elime aldığımda ekranda gördüğüm isim sinirlerimi hoplatıyordu.

Monkey: Hey.

Monkey: En son güzel laf sokmuştun bana. Düşündüm de, sanırım sana biraz haksızlık ediyorum. Yani tamam, şımarık falansın ama bunun bir sebebi olmalı.

Monkey: O sebebi bulacağım.

Ona hiçbir cevap vermeden şarkıyı kapatıp telefonu eşofmanımın cebine yerleştirip elimdeki bardağı masama koyduktan sonra odamdan çıkarak banyoya ilerledim. Elimi ve yüzümü yıkarken beynim karmakarışıktı.

Annem yemek için seslendiğinde odama geri dönüp bardağımı da alarak mutfağa koştum. Annem mutfak masasına kurduğu o nefis sofrada oturmuştu ve elindeki faturaları kontrol ediyordu. Bardağı tezgaha bırakıp bir sandalye çektim ve oturdum.

"Her şeye zam yapmış gözü kör olasıcalar. Açın, fakirin hali kimin umrunda..." Annem sinirle söylenirken omzunu sıvazladım. "Ne yapsınlar anne, dünya böyle bir yer. Zincir gibi. Kimse her şeye yetecek güce sahip değil sonuçta."

Annem başını sallarken, "Haklısın," diye mırıldandı. "Hadi yemeğimizi yiyelim. Bak biber dolması yaptım, sen çok seversin."

Gülümseyerek tabağımdaki yemeği yemeye başlarken cebimdeki telefon tekrar titredi. Lokmamı yutmaya çalışırken sıcak yemek ağzımda dağılıyordu. Şu keyifli anda telefonumu açıp moralimi bozmak istemediğimden hiç oralı olmadım.

Yemeğimi bitirip anneme yardım ettikten sonra çay koyup salonda televizyon başına kurulan annemin yanına gidip yanaklarından kocaman birer öpücük aldım. Ardından odama geçerek üzerime aldığım kapüşonlu hırka ve cebime attığım kulaklık ile tekrar odadan çıkarak kapıya yürüdüm.

"Anne ben biraz yürüyüş yapayım, kafam dağılsın. Gelmek ister misin?"

"Yok kızım. Git sen ama hava çok soğuk ve karardı, çok dikkatli ol bak." Ayakkabılarımı giyerken, "Bir şey olmaz, parkta yürüyeceğim. Merak etme. Marketten istediğin bir şey var mı?" diye sordum.

"Yok, çabuk gel sadece." Montumu giyerken, "Çaya yetişirim." diyerek güldüm ve kapıyı açarak çıktım.

Eşofmanımın cebinden kulaklığımı ve telefonumu çıkarıp bir şarkı açarak yürümeye başladım. Evimize beş dakika bile uzaklıkta olmayan parka girdiğimde saat henüz dokuzdu.

Bir süre yürüdükten sonra eve dönecekken gördüğüm iki kişi ile ayaklarımın üzerine çakılı kaldığımı sandım. İkisi de telefonu ile uğraşırken oturdukları bankta beni görmediklerinden arkamı döndüğümde telefonum bir kez daha titredi. Henüz okumadığım mesajlarla birlikte ekranı açtığımda sol elimi yumruk yapıp yürürken aynı zamanda mesajları okumaya başladım.

Monkey: Bana cevap vermemek ha, tamam.

Monkey: Ama unutma, benden kurtulmak istiyorsan bana bir bakıma mecbursun. Üzgünüm ama.

Yeni gelen mesaja baktım.

Monkey: Seni gördüm, her zamanki gibi.

Erkan mıydı? Umut mu?


Kırmızı || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin