Şaşkınlık tüm bedenimi ele geçirirken öylece kalakaldım. O an bir şeyi farkettim, nefesimin kesilmesine ve bir anda kalakalmama sebep olacak kadar derin bir hareketi beynimin içinde defalara kez tekrarlandı.
Göz kapaklarıma dokunmuştu.
Oydu, Umut'tu.
Beni sürekli olarak rahatsız eden kişi ondan başkası değildi, benimle oynayan kişi oydu.
Başım eğili olarak dururken hiçbir tepki vermemeye devam ettim. Benimle bir oyuncakmışım gibi, sanki bir kalbim yokmuş gibi oynamıştı aylarca ve ben bunu şu an farkedecek kadar aptaldım.
"Sensin..." Hayalkırıklığı sesimin her santimine işlemişti. Başımı kaldırdım ve gözlerinin içine bakarak tekrarladım fakat bu kez sesim daha yüksekti. "Sensin..." Başımı sallayarak salıncaktan kalktığımda gözleri şaşkınlıkla kırpıştı.
"Beni aylardır mesajlarla rahatsız eden sensin." Bir an sendeler gibi olsa da kendini toparladı. Gözlerindeki ışığın sönmesi bana oldukça yeterli bir cevap olmuştu ve ben bir kez daha emin olmuştum. Herkes olabilirdi, herkes ama o... O olmamalıydı.
"Anlamıyorum..." Dudaklarından dökülen tek bir kelime beni daha da büyük bir hüsrana sürüklerken sadece bakakaldım bir süre. "Hâlâ yalan söyleyebilecek kadar iğrençsin!"
Mavi gözlerinin bulandığına yemin edebilirdim ama susmadım. "Eğlendin mi bari?" Gözlerimin dolduğunu hissetsem de ağlamamaya kararlıydım. Daha fazla düşmek istemiyordum. Kafamı havaya kaldırarak derin bir nefes aldım. Bu kadarını haketmemiştim.
"Elvina... Lütfen bir saniye beni dinle, açıklayabilirim." Bakışlarımı keskince üzerine diktim ve susması için yalvarırcasına baktım. O söylerdi ve ben inanırdım ama inanmamalıydım. Kendimi bile isteye ateşe atamazdım bir daha, olmazdı.
"Ne var biliyor musun? Hata bende, hep bendeydi. Sorun hep aptal olan bendeydi! Asla anlayamayan bendeydi! Daha üç yaşında terkedilmesine rağmen anlayamayan bendeydi! Ancak oyuncak yerine konulacak kadar değersizdim hep! Ama ben hiç anlamadım biliyor musun? Hiç anlamadım!"
Başını sağa sola sallayarak dolan gözleriyle yüzüme baktı. "Öyle değil..." Ağlamayacaktım. "Öyle Umut," diyerek duraksamamın ardından derin bir nefes aldım.
"Yemin ederim ki öyle..."
Yerden çantamı alarak sırtıma asarken onun yüzüne bakmadım bile ve arkamı dönerek yürüdüm. Bir an duraksamadan, bir saniye dahi olsa düşünme gereği duymadan koşmaya başladım. Gözlerimden düşen yaşlar yanaklarımı ıslatmaya başladığında hıçkırarak koşmaya devam ettim.
O kadar kırılmıştım ki, hiçbir şey düşünemeyecek durumdaydım ve beni sınava bu kadar az bir zaman kalmışken bu hale soktuğu için ondan nefret ediyordum.
Eve girdiğimde yapayalnızdım, koşarak odama giderken kapıyı sertçe, içimdeki öfkeyi atmak istercesine çarptım. Annemin evde olmaması iyiydi, o gelene kadar toparlanmalıydım.
Karşımdaki aynaya bakarken gözlerimdeki öfkeli bakışla baştan ayağa titredim ve hemen göz kapaklarımı indirdim. Sakin olmalıydım, oldukça sakin olmalıydım. Annem için ayakta kalmalı ve yıkılmamalıydım. Duygusallığı bir kenara bırakmalıydım. Her ne kadar yatağıma girip içim sökülene kadar ağlamak, ortalığı birbirine katmak gelse de içimden sakin olmalıydım.
Çünkü hep böyleydi Elvina, bir kere terkedileni herkes bırakırdı. Bir kere kırılan, hep paramparça edilirdi. Anlamayan sendin Elvina, babaların terkettiği kız çocuklarını başka hiçbir erkek karşılıksız sevmezdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/170443288-288-k792115.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı || Texting
Short Story05*********: Seni gördüm. 05*********: Yaptığın şeyi gördüm. Elvina: Neden bahsediyorsun? 05*********: Gözlerinden bahsediyorum, Kırmızı. Gözlerinden...