Heyooooooooooooooooo! Hayal’in kimi gördüğünü bulabildiniz mi? Neyse bu bölümde Mert ve Hayal ile ilgili birkaç şey öğrenceksiniz. Neyse çok tuttum sizi. Okuyun şekerciklerrrr. Multi Okan :3
Olamaz… Hayır. Buraya bakma. Olmaz! Of gördü.
“Oo? Kimler de gelirmiş?” Pis ego yığını. Salak ya!
“Sana gelmedim. Kendini beğenmiş.”
“Ne o? Bu da yeni kurbanın mı?” Ne?!
“Ne kurbanı be?”
“Ne? Siz tanışıyor musunuz?” Maalesef cınım. Tanışmaz olaydım!
“Maalesef Mert.” Birden belimdeki kolunu fark edip indirdim.
“Neler oluyor Hayal?”
“Sana Hayal da dermiş.” Şeytan diyo ağzına kürekle vur, hortumla döv.
“SUSAR MISIN?!”
“Kolaysa sustur.”Valla dalcam ya!
“Seninle uğraşamam. Değersiz varlıklarla işim olmaz. Rüya oynamaları bitince Mert’i arasın. Gelir alırız.”
“Değersiz varlık ha? O gün öyle demiyordun ama!” Hatırlatma! Lütfen yaa!
“O gün neler olduğunu sana anlattım tamam mı! Lütfen beni tanımıyormuş gibi yap!” İyice sinirlerim bozuldu. Ben hıncımı çıkarmadan rahatlayamayacağım galiba.
“Sanki yapabilirmişim gibi konuşuyorsun. Neler hissettiğimi sorsaydın ya! En azından özür dileyebilirdin!”
“Özür dilemesi gereken sensin ama ben sana defalarca üzgün olduğumu ama pişman olmadığımı söyledim! Kimse üzülmesin diye kendimi üzmekten bıktım! Sırf üzülme diye birçok yalan söyledim ama bıktım. Tamam mı? BIKTIM! Haklı olduğumu ispat etmeye de çalışmıyorum artık. Yeter. Tanımıyorum seni. Lütfen sen de beni tanıma. Birazcık hartım varsa.” Gözlerim doldu. Niye doluyonuz olm siz?!
“BİRİNİZ BANA NELER OLDUĞUNU ANLATACAK MI?” Ne atar yapıon genj? Sus hödük. İşim gücü yok senlemi uğraşcam?
“Beklesen? Eve gittiğimizde her şeyi anlatacağım.”
“Ben Rüya’yı gönderirim.” Üzgün gözlerle bana bakan Okan’a döndüm. Gülümseyip evden çıktım ve koşarak çiftliğe gitmeye başladım. Mert peşimden koşarken bağırıyordu. Durup yaklaşmasını bekledim. Ağlıyordum. Neden ağladığımı bilmeden…
“Neler oluyor?” Boynuna sarılıp kafamı omzuna gömdüm. Daha çok ağlamaya başladım. Belime sarıldı.
“Eve gidelim mi?”
“Yürüyecek halim yok. Biraz dinlensem.” Birden beni kucağına aldı. Gözlerimi kapatıp ona tutundum.
Bir süre sonra evin önüne geldiğimizi anladım.
“İnsem?” Beni yavaşça yere indirip kapıyı açtı. İçeriye geçip koltuğa attım kendimi.
“Anlatmak istediğin zaman söyle.”
“Şimdi anlatsam?”
“Sen bilirsin.” Derin bir nefes alıp anlatmaya başladım.
“Okan’ı tanıyor musun bilmiyorum ama o benim liseden sınıf arkadaşımdı. 4 yıl boyunca o, ben ve Ezgi çok iyi arkadaştık. Ben en önemli sınavda yüksek puan alınca kutlama amaçlı bizi bara götürmüştü. Sonra beni kandırıp içki yarışına soktu. Tabii ben ona içkinin etki etmediğini bilmiyordum. Bünyesi alışkınmış. Ben sarhoş olunca bana beni sevdiğini, sesimi duymadan bir gün geçirirse hasta olacağını, benden ayrılmamak istediğini vesaire vesaire bla bla bla bir sürü boş laflar söyledi. Bende sarhoşum tabii en olmadık şeyleri söyleyince bana çıkma teklifi etmiş. Bende kabul etmişim. Ertesi gün okulda herkese bunu söyleyince şok oldum. Oysa onu arkadaş olarak hatta bir abi olarak seviyordum. Başka olmazdı. Olamazdı. Birkaç hafta söylemeye çalıştım her defasında bastırdı. Birkaç ay sonra beni öpmeye çalışınca tokat attım. Sonra da ona söylemek istediğim her şeyi söyleyip evime gittim. Ertesi gün kapıma geldi. Elinde çiçek vardı. Ona bir şans vermemi istedi. Yanağında kızarıklık vardı. Ona gitmesini, yoksa onu arkadaş olarak bile kabul edemeyeceğimi söyledim. O gerizekalı Ömer’e (üvey babam olur kendileri) olanları anlattım. Aşırı tepki verip Okan’ı öldüresiye dövdürtmüş. Okula gittiğimde nefret ettiğim bir kız var. O okula benim 12 yaşımdan beri her hafta biriyle çıktığımı, sonra onu dövdürtüp ayrıldığımı duyurmuştu. Kimse yanıma yaklaşmaz olmuştu. Hiçbir arkadaşım benimle konuşmuyor, görenler psikopat diyip kaçıyordu. Bende gittim o kızın ağzını yüzünü dağıttım. Sonra o okuldan ayrıldı. Ömer’de beni alıp evde eğitim görmemi sağladı. O gün bu gün evden dışarı çıkmamışım.” Ağlamam azalmıştı ama durmamıştı. Mert gelip yanıma oturdu. Kolunu omzuma sarıp bana sarıldı.
“Sana bir şey anlatmak istiyorum.”
“Ne?”
“Hani bana neden gitar çalmadığımı sormuştun ya.”
“Evet?” Ay çok merak ettim.
“Ben gitar çalmayı çok severim fakat benim bir ikizim vardı. Sadece ona çalıyordum. Başka kimseye çalmıyordum. Zaten o zamanlar tek ailem ve tek arkadaşım oydu. Bana başkalarına gitar çalmam için çok ısrar ediyordu. Adı Ece. Bir gün bir yarışma vardı. Beni ona sokmuştu. Katılmazsan seninle asla konuşmam demişti. Bende katılmıştım. Birinci olmuştum. İkinci olan takım sinirlenip beni dövmek istemişler. Ece ile ikiz olduğumuzdan ve Ece’nin kısa saçlı olduğundan karanlıkta onu ben sanıp sopayla yumrukla dövmüşler. O da… dayanamamış.” Son altı cümlede ağlamaya başlamıştı.
“Rüya? O biliyor mu?” Bilmiyor olsun? Lütfen.
“Hayır. Zaten hep bir ablası olsun istemiştir. Üzülmesin diye söylemiyoruz.”
“Bu yüzden mi ona çok dikkat ediyorsun?”
“Evet. Ona da zarar gelmesine izin veremem.” Sessiz kaldım.
“Sen üniversiteye gidecek misin?”
“Bende atladım. Sınavlar iki ay sonra aslında dershaneye falan gidip eksikleri tamamlarsak…”
“Tamamlarsak? Ben senden bunu isteyemem. Bana bu kadar yeter. Benim için bunlara katlanmana gerek yok.” Kafasını bana çevirdi ve gözlerini kıstı.
“Sana sorduğumu hatırlayamıyorum.” OLMAZ YA! BUNU YAPAMAZ!
“Gerçekten gerek yok. Gitmem bende. Zaten boğazıma kadar bataklığa batmışım. Bundan sonra kurtulamam.”
“Neden öyle diyorsun? Yeni bir hayata başlayabilirsin?” Kimle? Neyle? Ne hakla?!
“Ama yardımını isteyemem. Bunu yapamam.”
“Sen yapma. Yardım da isteme. Sadece ders çalış.”
“Gerçekten mi?!”
“Elbette.”
“Çok teşekkür ederim. Sen çok iyi birisin.”
“Bir şey değil.” Sırıtıp ona döndüm.
“O zaman sana pasta yapacağım.” Suratıma baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı. Beş dakikadır gülüyordu bende beş dakikadır gözlerim kısık onu izliyordum.
“Sen ve pasta yapmak?!"
“Görürsün. Çok güzel olucak.” Atar yapıp mutfağa gittim. Yaklaşık 15 dakika sonra malzemelerin hepsini masaya yığmıştım.
*2 SAAT SONRA*
Pasta bitmişti. Ama mutfak batmıştı. Pastadan bir dilim alıp Mert’e uzattım.
“Haydi bakalım. 2 saat sonra değecek mi? Ki eminim suratındaki un ve mutfağın berbat haline değecek.” Pastadan küçük bir parça alıp ağzına attı. Yuttu ve suratını buruşturdu. Güzel biliyorum. Bilerek yapıyor.
“Sen buna zehir mi koydun?”
“Aradım ama bulamadım.”
“Olsaydı koyacaktın.” Güldüm. Mutfağa gidip geldim. Pasta bitmişti.
“Beğenmedin mi?”
“İğrenç."
"İyi ben atim bunu.”
“Şaka yaptım. Atma çok güzel olmuş.”
“Yakaladım! Atmicaktım kii!”
“Seni gidi seni!”
“Beni gidi beni!”
Bu sefer çok kısa ve saçma oldu. Ama bir sonraki bölümler ile ilgili çok güzel şeyler var. Sadece nasıl bağlayacağımı bulamadım ve ortaya bu gereksiz bölüm çıktı.Neyse bb…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Imagine
Random'Hep mutlu ol.' demişlerdi bana. Oysa hayatta hep mutlu olursam hayal kuracak neyim kalırdı ki? YAZAR: Arkadaşlar ilk hikayem olduğundan çok saçma ve rastgele bir kurgusu var uyarılır :d okumayın bence yani