“Evi yeni mi aldınız?”
“Evet.” Bir şey söyleyecek gibi oldu. Çalan telefonu onu susturmuştu.
“Efendim? Nereye? Şimdi mi? Yirmi dakika. Hoşça kal.” Yüzü asılmıştı.
"Ne oldu?”
“Bir arkadaşım acilen çağırdı. Ben bugün değil de başka bir zaman gelsem?” İstemsizce suratım asıldı.
“Tamam. O zaman beni bir kafeye bıraksan?”
“Neden?”
“Biriyle konuşmam gerek.” Bu işi biran önce halletmeliydim.
“Şey.. tamam.” Biraz sonra bir kafenin önünde durdu.
“Sağol. Yine teşekkürler.”
“Önemli değil Hayal. Boş yere üzme kendini.”
“Tamam.” Gülümseyip arabadan indim. Kafeden içeriye girerken kafenin adına bakmayı unutmamıştım.
Telefonumu çıkarıp kafeye gelmesini belirten bir mesaj attım.
“Bir şey alır mıydınız?”
“Birini bekliyorum teşekkür ederim.” Garson yanımdan uzaklaşınca etrafa bakındım. Bir süre sonra kapı açıldı.
Etrafa birsüre bakıp gözleri beni buldu. Gelip karşıma oturdu.
“Ne var?”
“Mira’da uzak dur Furkan!” Kaşlarını kaldırıp yaslandığı sandalyeden öne çıktı. Kollarını masaya koydu.
“Neden öyle bir şey yapacakmışım?”
“Nedenini sen çok iyi biliyorsun.” Çantamdan çıkardığım zarfı ona uzattım. Açıp içine baktı.
“S-sen beni mi takip ediyorsun?”
“Hayır. Posta kutusunda buldum. Mira’ya gelmişti. Mira’ya göstermeden önce sana sorayım dedim. Mira’dan uzak duracaksın Furkan!” Fotoğrafları aldığım gibi kafeden çıktım ve bir taksi durdurdum. Eve gitmeliydim. Su’yu aradım.
“Su, Burcu’nun işi çıktı. Gelmeyecek. Ben de birazdan evdeyim. Seninle konuşmam gerekiyor.”
“Tamam.” Bir şeyler olduğunu anlamıştı. Mira’ya bunu nasıl açıklayabilirdim? Furkan’ın onu kullandığını –aldatmak kelimesini hiç sevmiyorum- nasıl söyleyebilirdim? Taksiciye parasını verip evin zilini çaldım. Mira açtı.
“Selam!”
“Selam!” İçeriye girdim. Mira varken konuşamazdım.
“Mira markete gidebilir misin?”
“Gelirken gitseydin ya!” Komidinin üzerindeki kağıda birkaç şey yazdım. Mira’nın eline tutuşturdum.
“Şu ilerdeki büyük markete git.”
“Daha yakında var. Neden oraya gideyim ki?”
“Oraya yeni şeyler gelmiş. Onlara bak.” Evden kovarcasına çıkardım.
“Su, hemen olaya giriyorum. Mira varken anlatamazdım. Gel oturalım.” Su’yu koltuğa oturttum.
“Geçende bir zarf gelmişti Mira’ya. Bende bakayım dedim. Bak ne gelmiş.” Zarfı uzattım. Hızla açıp baktı. Sonra
hızla bir küfür mırıldandı. Kafasını kaldırıp bana baktığında gözlerinde hem hüzün hem de öfke vardı. Saf öfke.
“Furkan’la konuştum. İnkar etmedi. Sadece ‘Sen beni takip mi ediyorsun?’ dedi. Bende Mira’dan uzak durmasını
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Imagine
Casuale'Hep mutlu ol.' demişlerdi bana. Oysa hayatta hep mutlu olursam hayal kuracak neyim kalırdı ki? YAZAR: Arkadaşlar ilk hikayem olduğundan çok saçma ve rastgele bir kurgusu var uyarılır :d okumayın bence yani