Kitabımı açıp geçirmeye başladım. Arada bir yanımda sessizce küfür eden Su’ya gülüyordum. Kız annesinden girdi, Nenesinin babasının kızından çıktı yemin ediyorum.
“Kızım bi sus motorun soğusun!”
“Ya en nefret ettiğim şey yazı yazmak.”
“Benimde. Şimdi biri dersi kayn…”
“Hocam 132. Sayfanın 12. Paragrafının, 3. Cümlesinin 15. Kelimesinin anlamı ne?”
“Neymiş o kelime?”
“Söyleyemiyorum.”
“Bekle.” 132. Sayfayı açıp aradım. ‘ Ve’ yazıyordu. Alp’e döndüm.
“Sen bizi mi dinliyosun?”
“Belki evet, belki hayır.” Gülüp önüme döndüm.
133. Sayfanın sonuna yaklaşmıştım. O sırada kapı açıldı ve nöbetçi öğrenci sandığım bir kız içeriye girdi.
“Hocam Yağmur, Hayal, Mert ve Su’yu alabilir miyim? Müdür çağırdı.” Daha önceden gelseydin ya! Boşuna mı yazdım o kadar şeyi! Biz ayağa kalkıp kapıya yöneldiğimizde arkama baktım. Selim ‘Ben evlatlığım zaten!’ tarzı bakışlar attı. Gülüp önüme döndüm. Sınıftan çıktık.
“Neden çağırdı?”
“Bir şey düzenlenecekmiş galiba. Tam bilmiyorum.”
“Dördümüz mü?”
“İstemiyorsan gelme Yağmur. Zararlı çıkan sen olursun.” Kız atar yaptı agdasdhas
Müdürün kapısına geldik. Kız kapıyı çalıp açtı. Biz de peşinden içeri girdik.
“Geldiler hocam.”
“Tamam Berra’cım. Sen çıkabilirsin.” Sesinde daha çok ‘Çık hemen!’ tarzı bir ton vardı. Berra dışarıya çıktı. Müdür, bizi koltuklara oturttu.
“Her sene okulumuzda gelenek haline gelen Sonbahar Şenlikleri yaklaşık 3 hafta kadar sonra başlayacak. Şimdi bodoslama daldım konuya değil mi? Neyse, Sonbahar Şenlikleri, daha çok kutlama gibi bir şey. Gerekli tüm detayları zamanla öğrenirsiniz.”
“Ben biliyorum hocam.” Dedi Su.
“Tamam Su’cum. Şimdi sizi neden çağırdım? Çünkü yaptığımız Kareoke etkinliğinde sesi en beğenilen üç kızı ve bir erkeği bir gösteride görevlendirecektim. Ve bunlar sizsiniz. Sizden müzikal, daha çok müzikli bir tiyatro oyunu sergilemenizi istiyorum.
“Konu ne?”
“Konu.. İki gün içerisinde konu bulmaya çalışın. Bulamazsanız gelin ben size yardımcı olayım. Detayları Su bildiğine göre tenefüste size anlatır.”
“Anlatırım hocam.”
“Peki şimdi çıkabilirsiniz.” Çıkıp koridorda yürürken zil çaldı.
“Kantine gidelim mi?” diye bir soru yönelttim. Mert ve Su kabul ettiler.
“Ben sınıfa gidiyorum. Detayları falan artık ne anlatacaksanız Selin’i yollarım. Ona anlatın.” Sınıfa yöneldi.
“Bu kız birgün elimde kalacak ama…” Su’gülümseyip yanıma geldi.
“Beni çağırmayı unutma.” Güldüm.
“Ben Selim’i çağırayım.” Su koşarak sınıfa gitti. Bizde Mert ile kantine inmeye başladık. Tabii ben konuşmadan duramam.
“Dün bana neden öyle dedin?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just Imagine
Acak'Hep mutlu ol.' demişlerdi bana. Oysa hayatta hep mutlu olursam hayal kuracak neyim kalırdı ki? YAZAR: Arkadaşlar ilk hikayem olduğundan çok saçma ve rastgele bir kurgusu var uyarılır :d okumayın bence yani