"Senenin ilk karını göremedik bir türlü, öyle değil mi?"
Tam ensemin üzerinden gelen Bay Lee'nin sesiyle yalnızca hafif bir ürperti hissetmiştim.
İndiğimde, Bay Lee telefon görüşmesi yaptığı için içeride beklememi işaret etmişti.
Ben de artık 'terapi odası' olduğunu düşündüğüm odanın camından yağmuru izliyordum.
Söylediklerine omzumu silkmekle yetindim.
Bay Lee, önüme bir kupa dolusu sıcak çikolata bırakırken kaşlarını kaldırdı.
"Yoksa ilk karı görmek için heyecanlı değil misin?"
"İlk kar hakkındaki efsanelere inandığım söylenemez."
Kupanın sıcaklığının ellerimi ısıtmasını sağlarken oldukça dingin hissettiğimi fark etmiştim. Sabahki karmaşıklığın aksine, içimde bir şeyler sönmüş gibiydi.
"Diyorsun. Peki yağmur? Onun hakkında ne düşünüyorsun?"
Bay Lee'ye tereddütle baktım.
"Yağmurun gerçekçi tarafını seviyorum. Hiçbir şeyi gizlemiyor, aksine yeryüzünde yalana boyanmış her yeri ve maskelerle kaplı yüzlerin açığa çıkmasını sağlıyor."
Elindeki kupadan bir yudum aldı.
"Haklısın."
Birden zihnimde canlanan hatıralarla boğazıma art arda dizilen kelimeleri çıkarmaya karar vermiştim.
"Eskiden, ben yetimhanedeyken..."
Yutkundum. Geçmiş hakkında konuşmaktan korkardım.
"... yağmurlu günlerde hep birlikte söylediğimiz bir şarkı vardı,"
Bay Lee'nin ilgili bakışlarının rahatsızlığı üzerimde konaklamıştı ama dinginliğim susmama izin vermemişti.
"Yatakhaneden sorumlu kadın, bunu söylememizin uygun olmadığını, Tanrı hakkında düşünmemek gerektiğini söylerdi. Ama yine de, hayatım boyunca en sevdiğim şarkı olarak kalacak bir şeydi.
Ne zaman, yetimhanenin çatısında yağmur sesi gelse, düzensiz bir flüt sesi eşliğinde bu şarkıyı söylerdik, o zamanlar anlamının farkında değildim, yalnızca söylemem gerektiğini hissettiğim için söylerdim, dışta kalmamak için..."
Yarım yamalak gülümsedim. "... eh, pek işe yaradığı söylenilemezdi. Ama şu an bu şarkının derinliğine boğuluyorum, bu yüzden yağmur benim kutsal bulduğum bir şey Bay Lee."
Bay Lee'nin zeka ile parlayan gözlerine baktım. Neden herkesin yanında soluk ve sönük kaldığımın cevabı, anlattıklarımdı sanki.
"Şarkıyı hatırlıyorsun yani."
Ona unutmamın imkansız olduğunu söylemek istedim. Sadece başımı sallamakla yetindim.
Bay Lee'den bakışlarımı çekerek hala yağmaya devam eden yağmura çevirdim gözlerimi.
"Kaybettikçe bir çentik attı, alnımın üstüne Tanrı, büyüdün dedi bu yağmurlar bu yüzden..."
Yutkundum.
Çocukluğumun altında eziliyordum.
"Birden gelir kış fark etmezsin, kalbinde siren sesleri, batar gemilerin, bu yağmurlar yüzünden."
Bay Lee'nin etkilenmiş gözlerinin bende olduğunu biliyordum.
"Uyan, kanar ellerin, korkarsan eğer."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRAECEPS 'taegi'
Fanfiction-tamamlandı "Sen canımı çok yaktın benim, şimdiyse karşıma geçmiş beni sevdiğini söylüyorsun, öyle mi?" Bir evren. "Sus. Gerçekten sus Taehyung. Yoksa aldanırım." İçinde, Taehyung'un Yoongi'si. Bir yuva. İçinde, Yoongi'nin Taehyung'u. Etrafında çi...