Sarsıntı.
Bana karşı olan tutumunun bende bıraktığı şey kesinlikle buydu.
Aptaldım.
Aynadaki yansımamızı izlerken gözlerimin kamaştığı o gece, asla yapmamam gereken bir şey yapmıştım.
Haftaların yorgunluğu, uykusuz kalan bedenimi ele geçirmiş, baştan aşağı onun kokusuyla dolu odada uyuyakalmıştım.
Kesinlikle aptaldım.
Öyle ki, parke zeminin soğukluğu ciğerlerime kadar işlemişken sabaha dek onun ayak ucunda uyumuştum.
Sonrası mı?
Taehyung sabah kalktığında beni o halde görünce deliye dönmüştü. Kollarımda halen hissettiğim o sıkı kavrayış, beni odadan çıkarışı; o sırada henüz ayılmamış olan zihnime bir sakız gibi yapışmıştı.
Sen tam bir delisin, demişti. Hastasın sen, hasta.
Ve sorun nerede biliyor musun, tam olarak burada! Zihninde.
Çekip gitmişti.
Aptaldım.
Onu biraz daha görebilecekken, fırsatı kendi ayaklarımla tepmiştim.
Önceden beri yanında bulunmamdan hoşlanmazdı, o ne zaman isterse gelir, ne ona gel dememe ne de ona gitmeme izin vermezdi. Bana bir hayat sunmuştu, seve seve kabul etmiştim.
Ama sevmenin bu kadar acı olacağını bilseydim önceki hayatımı yeğlerdim.
Ben bir sinesteziktim. Deli değildim, sadece hastaydım. Binlerce yazı okumuş, binlerce video seyretmiştim belki de. Hayatıma devam etmemem için bir engel yoktu.
Normalden daha karmaşık bir zihne sahiptim, duyularım birbirine bantlı zarlar gibiydi. Hepsi aynı anda çalışabiliyordu.
Mesela limon deyince aklıma gelen rengi veya tadı değildi. Ekşi ve sarı demezdim. Coşkulu ve enerjik derdim. Ama bu sadece bu an için gerekliydi.
Bir an sonra aklımda canlanan şey bambaşka olabilirdi. Duyularım bir zarda saklıydı.
Unutamıyordum. Bundan seneler önce okuduğum bir kitabın on ikinci sayfasının beşinci cümlesi gibi saçma ayrıntılara dek her şey hafızamda saklıydı. Sinestezi bunu gerektirirdi, unutmazdınız ve bu sizi yiyip bitirirdi.
Kuş seslerinin beynimi maviye boyamasının, kırmızının ise la notasını canlandırmasının açıklamasını kesinlikle bilmiyordum.
Bildiğim tek bir şey varsa eğer, o da aşkın tanımının zihnimde tek olmasıydı. Aşk, deyince aklımda canlanan kesinlikle doğru ve vazgeçilmez bir şeydi.
Kim Taehyung.
Aşk buydu.
Uğruna zincirlerimi kırıp yerine yeni kelepçeler taktırdığım adam.
Kalbimi parça parça etse, beni yakıp kavursa da; koşa koşa kollarına gideceğim tek kişi.
Aşkım, gözyaşım, şeffaflığın ardındaki tek gerçeğim.
Onun bendeki yerini tarif etmeye ne kelimelerim ne de ruhum yeterdi.
Onu kabul eden tek sahip olduğum varlığım, zihnimdi.
Dedim ya, sinestezi hiçbir şeye engel değildi. Onun her seferinde yüzüme vurduğu lanet hastalığım benim için bir mucizeydi. Eğer normal bir beyne sahip olsaydım, onu seveyim derken aklımı yitirirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRAECEPS 'taegi'
Fanfiction-tamamlandı "Sen canımı çok yaktın benim, şimdiyse karşıma geçmiş beni sevdiğini söylüyorsun, öyle mi?" Bir evren. "Sus. Gerçekten sus Taehyung. Yoksa aldanırım." İçinde, Taehyung'un Yoongi'si. Bir yuva. İçinde, Yoongi'nin Taehyung'u. Etrafında çi...