papatya gibisin beyaz ve ince

2.6K 224 212
                                    

Doğduğum ilk günden beri, bir şekilde kendi yolumu kendim çizmek zorunda kalmıştım. Çünkü bilirsiniz, bir yetimhanede büyümek, özellikle dışlandığınız bir grubun içinde yaşamak zorunda olmak bunları gerektirir.

Bir ailem yoktu, dolayısıyla bana neyin ne olduğunu öğreten biri de olmamıştı. Evrensel ahlak kurallarından nasibimi almamıştım, çünkü evren bana yeteri kadar adil davranmamıştı. Tıpkı varlığından dahi emin olmadığım Tanrı'nın yaptığı gibi.

Ben bir dine mensup değildim, çünkü yeteri kadar yaşamadan o topluluğu sembolize edemezdim. Benim inançlarım kısıtlıydı çünkü inanmak için bir teşviğim yoktu. Ama onlar inanırlardı.

Adaletsiz dünyanın, vicdansız köleleri.

İnsanlar.

İnanırlardı, Tanrı'yı bir bilirler; cezasından, azabından, cehenneminden sakınırlardı. İnanırlardı da, kendileri şöyle durakoysun, kendileri gibi olanlara ahlak bekçiliğine koşarlardı.

Sözde inanırlardı, ama başka coğrafyalardan biri kız kardeşine tecavüz eder aklanır, biri insan öldürür töre der, biri karısını bıçaklar namus derdi. Cinnet der, anlık der, boşluk derdi. Biri de ben cehennemi hak ettim demezdi.

O zaman ne taptıkları Tanrı'sı gelirdi akıllarına, ne de ölümüne sahip çıktıkları dinleri.

Öğretmek denince üstlerine yoktu da, hak yemek, ezmek, dışlamak ve küçük düşürmekten geri durmazlardı. Tıpkı, o dindar ailelerinin çocuklarının bana yaptığı gibi.

İnanmam gerektiğini söylerdi öğretmenim, bana nedenlerini açıklamazdı. Arkadaşlarımın aileleri inanmadığım için benle görüştürmezlerdi çocuklarını ama, hırsızlık yapmanın daha günah olduğunu öğretmezlerdi.

Merhamet etmezlerdi, fakat tanrılarının merhametine sığınmayı iyi bilirlerdi. İşleri düşünce avuçlarını gökyüzüne açar, yalvarır yakarırlardı ama keyif çatarken sırtını dönerlerdi.

Şahitlik etmesini dileyerek yemin ederlerdi ama, bunu yalan söylerken yapmak onlarca ne kadar doğruydu?

Her daim bu kadar sorguladığım için mi uzak tutuyorlardı beni kendilerinden ya da gerçekleri duymaya hazır olmadıkları için mi? Hep merak etmiştim.

Tıpkı şu an, kime yalvardığımı merak ettiğim gibi. İçim yangın yeriydi. Kanatlarımdan biri kül olmuştu. Çaresizdim, ve böyle anlarda ne yapılması gerektiğini hiç bilmezdim.

Zayıf yetişmiştim, ağlamayı, saklanmayı seçerdim daima.

Zihnim bulanık bir tabakayla kaplanmış gibiydi ve ben sadece Taehyung'un iyi olması için yalvarıyordum. Kime? Tanrı'ya mı? Belki.

Ah.

***

bir hafta sonra

Oturduğum yerde vücudumu saran titremeyle başa çıkmaya çalışıyordum. Evi basan silahlı adamlardan sonra, dışarıda bekleyen birkaç koruma gelip Yunho'yu yanımdan götürmüşlerdi.

Tabi, giderken beni buraya kilitlemeyi de es geçmemişlerdi. Taehyung 'geleceğim' demişti, 'sadece yukarı çık ve korkma.'

Fakat gelmemişti. Artık korkmayı bir kenara bırakıp delirmeye başlamıştım. Neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Taehyung'un annesi gitmeleri gerektiğini, beni gidecekleri yere götürmelerinin imkansız olduğunu ve yeniden evime dönmem gerektiği hakkında, beni kovarak kibar bir konuşma yapmıştı.

PRAECEPS 'taegi'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin