(Yeni bölüm değil, yanlışlıkla sildiğim için yeniden atmak zorunda kaldım. Fakat akşama yeni bölümü atacağım, sizi seviyorum.)
Bebekler rahim dışında aldıkları ilk solukta niçin o kadar ağlarlardı?
Dünya adaletsizdi, bunu daha insanoğluna ilk verdiği nefeste tattıracak kadar da merhametsizdi üstelik.
Bir bebeğin göğsündeki ilk sızıydı aşkım, o bebeğin gözlerindeki ilk gülümsemenin, ilk sevincin yansımasıydı ruhumun yaraları.
Dudağımın ucundaydı ismi, kimseye anlatamıyordum ,hatta şimdi bile, dudakları dudaklarımdayken içimden akan düşünce seli geri çekilmeme engel oluyordu.
Taehyung'un kemikli elleri yüzümü avuçlarken, dişlerime çarpan diliyle kısık bir tonda inlemiştim.
İnce alt dudağını dünyanın en leziz meyvesini tadar gibi tadıyordum, Tanrı -eğer varsa- şahit olmalıydı ki, bunun gibi bir öpücüğü saatlerimi harcayarak düşlemiştim.
Nefes nefese geri çekildiğimiz sırada, göğsüm derin soluklarla inip kalkarken karşımdaki adamın da benden farkı olmadığının farkına varmıştım.
Alnını alnıma dayayarak bir süre daha nefeslenmeme müsaade etmişti. Bir eli belime, ardından da bacaklarıma inerken yumuşak bir dokunuş bırakmıştı.
Ne yapacağımı bilemediğimden, öylece ayakta dururken gözlerim yüzüne bile dokunamıyordu.
"Yoongs," Diye mırıldandı. "... bana inanman için feda edemeyeceğim hiçbir şey yok, görmüyor musun?"
Cümlesinin ağırlığı altında ezilirken yutkundum.
"Sana inanmak için feda edemeyeceğim bir şey yok." Diye söylendim kuru bir sesle.
"Ama elimde değil, anlamıyorsun. Hevesim çoktan kırıldı, inancımı da zedelemene müsaade edemem Taehyung."
Az önce onun ıslattığı dudaklarımın üzerinde yeniden dilimi gezdirdim.
"Artık beni sevmiyor musun yoksa?"
Bir çocuk gibiydi. Sanki yedi yaşındaydı, müdiresine kimsenin onu sevmeyişinin nedenini sorguluyordu.
Sanki gözlerinde bir sürü mezar vardı. Ölü çığlıkları dolanıyordu bebeklerinde.
Sanki terk edilmişti.
Siz beni sevmiyor musunuz?" Diyordu.
O çocuk bendim.
"Bunun cevabını verdim." Dedim dalgınca. "Yalnız kalmaya ihtiyacım var, lütfen Taehyung."
Başını salladı ağır ağır.
"Bana gelecek misin?" Diye fısıldadı.
"Bir yere gitmiyorum ki." Dedim. "Giden sendin, unuttun mu yoksa?"
Geri çekilerek fısıldadı.
"Unutmadım."
Kış bahçesindeki koltuğa kendimi bırakırken karmakarışık düşüncelerimle baş başa kalmıştım.
Taehyung ağır adımlarını, sırtında hissettiğine emin olduğum bir çift gözle beraber takip etmiştim.
"Seviyorum." Diye fısıldadım kendime. "Çok seviyorum, ne yapacağım?"
🌙
Çocukluğumun vazgeçilmez eğlencesi, bahçeye kurulmuş salıncakta salınırken, yanımdaki Jimin'e çevirdim bakışlarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRAECEPS 'taegi'
Fanfiction-tamamlandı "Sen canımı çok yaktın benim, şimdiyse karşıma geçmiş beni sevdiğini söylüyorsun, öyle mi?" Bir evren. "Sus. Gerçekten sus Taehyung. Yoksa aldanırım." İçinde, Taehyung'un Yoongi'si. Bir yuva. İçinde, Yoongi'nin Taehyung'u. Etrafında çi...