13.bölüm - Kedi gibi.

59 10 5
                                    

Sonraki bölümde önemli bir karaktere merhaba diyeceğiz millet hazırlıklı olun ;)

Multimedia Will. İlginç bölümlere yaklaşıyoruz lütfen ama lütfen oylarınızı eksik etmeyin. Gerçekten neredeyse hiç katılım yok ama şimdiye kadar da düzenli oy verenlere çok teşekkür ediyorum :) Hikayemi az kişi demeyip ekleyenlere de buradan selamlar hepinizin yorumlarını heyecanla bekliyorum. Bana ulaşmak isteyenler için(gerçi şuan ulaşılacak bir yanım yok ama sdddgh);

İyi okumalar sevgili okuyucu.

Gözlerimi açtığımda grilerle doldurulmuş bir odadaydım. İçerisi tam olarak yetişkin erkek dekorasyonuna sahipti. Hep hoşuma gitmiştir zaten. Siyah başlıklı yatakta dikelirken elim direk dudağıma gitti. Kan pıhtılaşmış, dudağımda bir nevi kabuk oluşturmuştu.
Elinde iki bardak muhteşem kokan nescafe’yle içeri William girince oturduğum yerde sinip dizlerimi karnıma çektim. Biri topuklularımı ve beremi çıkarmıştı. Saat on birdi. Jack’e haber verdiğim saati bir saat geçmişti. Hemen en kısa zamanda onu arayıp haber vermeliydim.
Nescafe’lerden birini bana uzatırken gözlerini kaçırdığı dudağıma baktı. Başımı iki yana salladım. Şuan her ne kadar hoşuma gitse de, en kısa fırsatta bu evden çıkacaktım. Hayatımın ilk tokadını burada yiyeceğimi bilseydim, hazırlıklı gelirdim. Ama işte, yaşlı koca karının tekinin bana saldıracağını nereden bileyim?!
“Alex bir kereliğine itiraz etme kabul et, iyi gelecektir.”
Homurdandım. “Son zamanlarda senden gelen hiçbir şey bana iyi gelmiyor.”
Kupalardan birini yanımdaki komodine bıraktıktan sonra karşıma çektiği sandalyeye oturup öne eğildi ve gözlerini bana dikti. “Eğer sana vuracağını bilseydim, yemin ederim ki onu engellemek için her şeyi yapardım Alex. Halam olması bir şeyi değiştirmez. Sana dokunmasına bile izin vermezdim.”
“Fark eder mi Will? Lanet olsun neden mavi kapının peşine düştüm ki? Sana dediğim gibi uzak durmalıydım! Ben hırsız ya da sürtük değilim, insanların beni öyle görmesi inan ki umurumda değil, fakat suçlanmak farklı bir şey.”
Bakışlarını benden kaçırırken konuştu. “Canın yanıyor mu?”
“Hayır, şuan acının verdiği mutluluktan mest olmuş durumdayım.” Gözlerimi devirdim.
Kalkıp yatakta yanıma otururken bacaklarımı daha çok kendime çektim. Kendi bardağını da benimkinin yanına bıraktı. “Seni iyileştirmeme izin ver, lütfen.”
Elini dudağımı uzatırken başımı çevirdim ve hızla yatağın öteki tarafından kalkarak kapıya doğru yeltendim. “Hayır. Ben sadece gitmek istiyorum.”
Biri nazikçe kapıyı tıklatıp kapıyı açarken geri adım attım.
Ah, o çatlak gelmişti.
Burun kıvırarak konuştu. “Sen kalktın mı? Gidiyorsun artık, değil mi?”
William’ın ne zaman ayaklandığını göremedim bile, beni hemen arkasına çekti. “Odamdan çıkar mısın?”
“Ama yeğenim, bu hırsız kız yadigarımıza el sürecekti.”
“Hala, oynadığımız bir oyun için oradaydı, bizden bir şey istediği falan yok. şimdi çıkar mısın? Seninle bir süre konuşmak istemiyorum.”
“Aslında ben çıksam daha iyi olur.” diye mırıldandım.
Halası konuştu. “Bence de. Çok bile kaldın.” Gülümsedi.
“Hayır, o burada kalıyor, sen çıkıyorsun hala. Seni affetmek için hazır değilim, beni duydun mu? Şimdi çık odamdan.”
Onu döndürerek odanın dışına çıkardı ve konuşmasına izin vermeden kapıyı kapadıktan sonra başını eğerek burun kemerini sıktı.
“Ben gitmek istiyorum!” Sesimin çatlamasından nefret ettim. Ben böyle zayıf hareketlerde bulunamazdım!
“Hiçbir yere gitmiyorsun Alex.” Homurdanma sırası ondaydı.
Sesimi yükselttim. “Gidiyorum! Beni duydun mu, beni burada tutamazsın! Jack’lere gitmek için geç bile kaldım, beni merak etmiş olmalılar.”
“Ben onunla konuştum. Seni merak etmeyecekler, bu gece için en azından.”
Gözlerimi ona dikmeye devam ettim. “Bu seni hiç ilgilendirmez. Benim adıma birileriyle konuşamazsın sen!”
İlk defa sesini yükseltti. “Benim yüzümden sana zarar geliyorsa bal gibi de konuşurum Alex! Kaç yerin morardı? Seni ne kadar süre çimlerde sürükledi? Suçlamadığı şey kaldı mı? Hayır, bu kadarı çok...saçma.”
Kolumun morarmış yerinden tutup beni yatağa çekince ani bir acıyla inledim.
Kaçları çatıldı ve koluma baktıktan sonra dudaklarını birbirine bastırdı. “Özür dilerim.” diye mırıldandı.
“Önemli değil. Çok acımıyor zaten.”
Beni bu sefer yatağa oturtmasına izin verdim. İki parmağını nazikçe kolumdaki morluğum üzerine koyduktan sonra hızlı iyileştirme büyüsünü mırıldanırken içim gıdıklandı ve titredim. Ama renk hızla tenime karışıp kaybolurken bir nefes verdim.
Elini nazikçe boynuma getirdi ve “İzin verirsen…” diyerek başımı yukarı kaldırdı ve aynı işlemi oraya da uyguladı. Orası yüzünden de titredikten sonra bana baktı. “Başka neresi var?”
Katı ifadesi kendinden hiçbir şey kaybetmezken, bana sıcak bastıran bu ortamdan bir an önce çıkmak için başımı iki yana sallayarak yalan söyledim. Bana inanmadı tabi ki. “Sana zarar vermesine bir daha izin vermeyeceğim Alex. Şimdi lütfen bana karşı dürüst olur musun?”
“Ben kendim düzeltebilirim ve öyle de yapacağım Will. Yardımın için gerçekten çok teşekkür ederim fakat artık gitmek istiyorum.”
Ben kalkınca bileğimden tutup beni geri oturttu. “Biraz laf dinlesen ölür müsün Alex?”
Bana kızınca sadece mırıldandım. Nedense onun da kendini kötü hissetmesini istemiyordum. Belki istediğini ona vermek, beni daha çabuk rahat bırakmasını sağlardı. “Belim ağrıyor. Sanırım orada bir sorun var.”
“Arkanı dön.” İlk defa sorgusuz sualsiz birinin lafını dinleyerek arkamı döndüm. Dar atletimi sıyırdı ve sızlayan yerin üzerinde de ufak bir iyileştirme yapmaya başladı. Ama dokunduğu her yerin karıncalanması ve benim gittikçe gerilmemin bir yardımı olmuyordu. Bunun saçma ve önemsiz olduğunu düşünmek istedim ama tenime değen tenini inkar edemeyecek kadar garip bir ruh hali içindeydim.
Sırtımdaki işi bitince, tişörtümü indirdi ve teşekkür etmek üzere ona döndüm. Bu anı kaydetse iyi olurdu çünkü bir daha bu konuma gelmememiz için her şeyi yapacaktım doğrusu.
Eli dudağıma uzanırken bileğinden tuttum. “Bunu ben halledebilirim.”
“Alex.”
“Hayır William. Şimdiye kadar hiçbir şey için kimseden yardım istemedim. Sen de bir ilk olmayacaksın.”
Diğer eliyle bileğini tuttuğum elini tutup indirirken, elimden vücuduma iç gıdıklayıcı bir sıcaklık yayılmaya başladı. Sonra daha da kötüsü, diğer elindeki başparmağı alt dudağımda dolandı. Ama yaranın belirdiği hızla yok olmasıyla yerinden kalkıp, bir bezle kurumuş kanı silmeye başlaması bir oldu. Kalbim hızla çarparken işini bitirmesini, eve gidip uyuyacağım o huzurlu anı hararetle bekliyordum.
“Tamam şimdi daha iyi, eskisi gibi kırmızı.” dedi.
“Teşekkür ederim.” diye mırıldandım. Sonra sesimi biraz daha yükselterek “Artık gidebilir miyim? Gerçekten istediğin gibi bana yardımcı oldun William. Ben sadece daha fazla burada durmak istemiyorum.” Daha neler. Odasının her bir milimini kurcalamak için şuan bekaretimi verebilirdim!
Ben ayaklanınca o da oturduğu yerden kalktı. “Gidebilirsin Alex. Seni burada zorla tutmaya hakkım yok. Fakat kalırsan fena olmaz. Siyah sana yakışmış.” dedi konuyu değiştirircesine.
Güldüm. Sadece gülümsedim daha doğrusu. Hoşuma gitti nedense. “Hah. Teşekkür ederim. Bende siyahı seviyorum. Daha güvenilir.”
Kaşları hareket edince alnında hafif bir kırışıklık oluştu. Nedenini merak ediyordu. Ama üzgünüm, ona şuan bunu açıklayacak kadar güvenmiyorum. Şuana kadar bana büyük zararlar vermedin, sadece birine güvenmek gibi bir aptallığı tekrar yaşamaya niyetim yok, o kadar.
Yatağın öteki yanına yürüyüp topuklularımı ayağıma geçirirken gözünün bende olduğunu hissedebiliyordum. Kapıya yaslanmış, beni izliyordu. Ne yani, birinin ayakkabı giyişini izlemek çok mu eğlenceli?
    Fermuarları çektikten sonra doğruldum ve gerindim. Sonra ona döndüm. Gözlerindeki bakış değişmişti, daha dikkatle süzüyordu. “Ne var?”
“Tam bir kedi gibisin.”
Yüzümü buruşturdum. Devam etti. “Hareketlerin, davranışların, yaptığın her şeye kadar. Tepkilerinle bile benziyorsun. Biri sana laf attığında hemen uyarıyorsun. Biri istemediğin şeyleri yaptığında hemen pençelerini gösteriyorsun. Sana fazla yaklaşanları tırmalıyorsun. Bu çok…”
“Ne?”
“Etkileyici.” Çarpık bir şekilde gülümseyince içimdeki mest olmuş aptal kızı susturamadım ve bende gülümsedim.
Kapıya doğru yürüdükten sonra her zamanki gibi cesaret isteyen bir hareketle ona karşılık verdim. “Peki kediler bunu yaparlar mı?” Bir elimi göğsüne koyup ona yaklaştım ve dilimle kulak memesini yakalayıp emdim. Ben geri çekilirken hiçbir tepkide bulunmamasına rağmen sırtımda olan eliyle beni kendiyle bitişik tutuyordu.
Nefesi dudaklarıma çarparken, bir kez daha ona oynadığım bir oyuna kendimin düştüğünü fark ettim. “Kediler bile senin kadar kaşınmaz.”
Dudaklarını dudaklarıma dayadı. Bu çocuk neden her fırsatta beni öpüyor diye düşünürken gözlerim kapandı ve elimde olmadan ona yaslandım. Bir eli belimden kalçama kayarken, sırtımdaki eli beni daha çok kendine bastırdı.
Bir süre sonra başını geri çekti. Dudaklarım açık bir şekilde ona bakıyordum. Sonra gözlerimi indirip açık kalmış ağzımı kapadım.
Önünden çekilip kapıyı açarken dudağımı ısırıyordum. Beni neden bu kadar etkilemek zorundaydı ki? Kalbim hızlı bir şekilde çarparken merdivenlere yöneldim. Siktir. Ne kadar çok merdiven var böyle? Topukluyla merdiven inmenin gerçekten zor olacağını düşünememişler mi?
Yanımda durmuş çatık kaşlarıma bakıyordu. “Seni aşağı taşımamı ister misin?”
Aslında fena olmaz yakışıklı, ama ben kendi işimi kendim halledebilirim. “Gerek yok.”
Yavaş ve temkinli bir adımla bir merdiven basamağını inmeyi başardım. Yüzümdeki zafer ifadesiyle gülümsedim.
“Bu gidişle yarın okul zamanına anca inersin sen.” diyerek beni kucağına aldı.
“Kendim inebilirim ben!”
“Belli oluyor.”
“Çek ellerini üzerimden.” diye hırladım.
“Çek dudaklarını üzerimden demiyorsun ama.” Ooo. Güzel laf çarptın. Bravo yakışıklı, bravo! Çırpınmaya başladım. “Yerinde dur Alex, ikimizi de düşüreceksin.”
Son merdiveni de hızla indikten sonra beni yere indirdi. Şansıma halası etrafta yoktu.
Beni kapıya geçirirken evi fazla süzmemeye çalıştım, kabalık olsun istemezdim. Biliyorum, bu normalde umurumda olmaz. Fakat biliyorsunuz işte, daha on dakika öncesine kadar elleri çıplak tenime değiyordu ve bunu sadece yardım amaçlı yapıyordu, art niyetle değil. Bende ona, onun bana davrandığı gibi davranmak istedim sadece.
Kapıya ilerledikten sonra hiç boşluk bırakmadan kapıyı açıp kendimi dışarı attım. İki adım sonra durup arkama döndüm. “Teşekkür ederim Will. Tüm yardımların için.”
“Bende sana teşekkür ederim Alex. Bana yukarıda yaşattığın haz için. Bu gece rüyalarıma girmeye hak kazandın.” Göz kırptı.

Yıldızımız parlamak için bekler...

Witching GameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin