21.bölüm - "Artık eminim, ben kazandım."

20 3 1
                                    

Resimdeki Tiana, iyi okumalar.


21.Bölüm


Tiana yakınlarda. Bundan eminiz çünkü bir büyücü; zaman gözetmeksizin size doğru bir büyü yapmışsa, büyü canlanırcasına çırpınır ve yaratıcısının geldiğini size haber verir. Büyünün işlerliği, yaratıcısı yaklaştıkça güçlenir. Sizin üstünüzdeki etkisi de öyle.

        En başından beri içgüdülerimize inanmalıydık, Tiana yeterince güçlü bir cadıydı, ama çocuktuk, anlamak için fazla küçüktük işte. Hiçbirimiz Tiana'nın aslında öldüğü gün, annesinin karnından başka bir bedenle yeniden doğduğunu tahmin edemedik. Evet doğru okudunuz. Tiana'nın annesi ve babası, yarı cadı olduklarından birlikte olduklarında bir safkan yarattılar. Fakat fakir ve cahildiler, bizim dahinin ihtiyaçlarını karşılayamadılar. En son konuştuğumuzda bana annesi ve babasını ölmeyecekleri, hatta dünyanın sonuna kadar yaşlanmadan yaşayacakları bir mağaraya kapattığını ve her yüz yaşının sonunda ölürken, onların çocuğu olarak tekrar dünyaya gelmesini sağladıklarını anlatmıştı. Beş yüz yaşında bir cadı, ama ilk yüz yılında bunu çözmüş olmalı ki, iki köylüye böyle büyük bir büyü yapabilsin.

        O insanlar ne haldeler bilmiyorum ama Tiana'da artık en son bıraktığım yerde değil, bundan eminim.

         Jack'e olan büyük ısrarlarım sonrasında, okula gitmeme izin verdi. Çünkü eğer eve gidersem, onu aramak ve bulmakla ilgili ciddi depresyonlara ve girişimlere gireceğimi biliyorum. Bu nedenle bu günlük okul en iyisi.

         Bütün gün sersem gibi dolaşmama ve hala acıkmamış olmama rağmen, üç dersten sonra yemekhaneye uğramaya karar verdim. Kızarmış patates aldım ve masaların birine doğru ilerlerken dalgınlaştığımın farkına bile varmadım. Bu yılın yeni öğrencilerinden biri olacak kadar ufak biri bana çarpıp patatesimi elimdeki tepsiyle birlikte yere döktüğünde yemekhanede sessizlik oldu. Herkesin benden büyük bir tepki beklediğinin farkındaydım, hatta onu aşağılamam ve bir süre onunla alay etmem belki-büyük bir ihtimalle hoşuma bile giderdi. Ama ben sadece ona baktım. O özürlerini sıralamaya başladığı an ruhsuz istifimi bozmadan istediğim masaya gidip çöktüm resmen.

        Benden saniyeler sonra Will elinde başka bir tepsi ve benim aldığım patateslerden almış bir şekilde gelip karşıma oturmuştu. Tepsiyi hafifçe önüme itti. Benim üzerimden çekmemekte ısrarcı olduğu bakışlarına karşılık verdim en sonunda.

        Beklentiyle bana bakmaya devam etti. Yanımda olmaya çalışıyordu belki, belki de neden bu sefer kötü davranmadığımı falan soracaktı. Ama kafam dolu bugün, daha önemli işlerim var işte, bunlara yoğunlaşamam.

"Yemeyecek misin? Senin için aldım bunu. Aslında o birinci sınıfa fazla iyi davrandın. Bugün kendinde değilsin herhalde diye düşündüm bir an. Sonra bütün gündür böyle olduğunu fark ettim. Bir sorunun var sanırım diye düşünüp de geldim. Benimle konuşabilirsin."

Sonradan kalkmış kaşlarım ve şaşkın suratıma rağmen kafamı iki yana salladım ve "Senden de bunu beklerdim açıkçası. Ama sana bir şey anlatmayacağımı biliyorsun herhalde. Bunu bilmene rağmen neden gelmiş olabilirsin? O görkemli düşüncen ne acaba?" Dedim ses tonumun tekdüzeliğinden rahatsız olarak.

Gözlerini devirip dikeldi. Kaslı vücudu gözüme battı. "Hala tehlikeli listende değilim diye düşündüm." Dedi alaycı bir ses tonuyla.

"Açık konuşmak gerekirse öyle olman için artık net bir neden olmadığını biliyorum ama yine de bilirsin, ben güven sorunları yaşayan bir cadıyım. Birden seninle dertleşmeye falan başlamayacağım yani."

Witching GameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin