"Ama asıl olduğunu bilmiyorum Will, nasıl buraya gelmiş olabilir? Sonra gerçekten, nasıl buldu beni?"
Bana sarılı kollarını bir kez bile gevşetmeden, alnıma sakinleştiren bir öpücük kondurdu. "Ben nasıl fark etmemiş olabilirim? Çok güçlü bir cadıdan bahsediyoruz."
"Kalabalıktan, müzikten dikkatini dağıtmak istemiş olmalı. Ama büyümüş. Bizim gibi olmuş. İçinde bulunduğu yüzyıl bizimle eş bir yaşta olmasını sağlıyor olmalı. Çok karmaşık anlayamıyorum. Söylemeye alışkın değilim ama sanırım korkuyorum." Yüzümü buruşturdum. Sessizce güldü.
"Önemli değil. Hep yanında olacağım. Hiç yalnız kalmayacaksın. Asla." Bir kez daha alnımdan öptü. Uzandığımız yatağında, gayet rahat bir şekilde bacağımı doladım ona. Kabullendim artık nasılsa, o benim bir tanem. Beni olduğum gibi kabul eden, olduğu gibi kabul ettiğim. "Ve ne olursa olsun, sen yalnız kalmadığın sürece senin korkundan faydalanamayacak. Jack'le de konuştuk. Nasılsa derslerimiz kesişiyor. Hiç olmazsa Miranda bile seni korumak için orada olacak. Hiçbir şeyden haberi yok, ama yardım istedim ve bana uyar dedi."
Göğsüne vurdum. "Daha neler. O ucubeyle aynı tuvalette bile bulunmamak için neler çekiyorum ben haberin var mı senin?"
Güldü. "Bu özel bir durum. Hayır deme şansın ya da hakkın yok. Ama seni nasıl bulacağından ziyade, neden bulduğunu anlamaya çalışıyorum ben."
Başımı usulca salladım. Loş odası, ben sakinleştirirken, kokusu huzur veriyordu. "Kaldığı yerden devam etmek istediğine dair iddiaya girerim."
"Bende edemeyeceğine dair." Kıpırdanmaya başlayınca baktım tekrar ona. "Bence artık uyumalısın. Bugün çok yordun kendini. Bende nasılsa final maçından çıktım ve hala uyanık kalabiliyorum. Ama şansımı zorlamamalıyım bence." Yanımdan usulca kalkınca odadan çıktı ve dişlerini fırçalamaya gittiğini anladım. Bende üstümdeki pijamalar düşmesin diye çekiştirerek indim yataktan. Eve gelince ikimize teker teker duş almıştık ve bana kendi pijamalarından vermişti ama ne yapayım beli bol geliyor işte. Telefonuma baktım ama Jack ile olan son konuşmamızdan sonra bir şey yazmamış. Ailesiyle konuştu o da. Onun tekrar burada olduğunu söylemek için. Kendimi sandalyesine bırakıp hafifçe dönmeye başladım bir sağa bir sola.
İnanılır gibi değil gerçekten. Tam diyorum her şey güzel, öncesinden güzel hem de, yine bir sorun boşluk bırakmadan beni buluyor. Hem de öyle klasik çabuk çözülür bir sorun da değil dikkatinizi çekerim. En büyük sorun, sorunların baş tanrıçası, her şeyin başlatıcısı bu. En yakın dostlarımdan biri Tiana bu. Hani şu ailemin yanışının sebebi. Beş yüzüncü yaşını aşmış, köklü cadı. Benim beynime zihin haritası koyan manyak.
Her şeyin ve herkesin iyiliği için dua etmeden önce şunları eklemek istiyorum. Değerli Tanrı,
1-beni neden sevmiyorsun? Kötülerin tarafında olmayı ben seçmedim böyle doğdum. Ne yapalım yani?
2-hayır bu kadar şeyin üst üste gelmesi için ne yaptım? Tam Will'i bulmuşken ve daha yeni yeni de olsa, onun iyi anlayışına teslim olmuşken, insan kısmımı en azından iyi anlamda kullanma planlarına girişmişken, neden? Nasıl bir zamanlamadır bu?
3-Madem beni bu kadar sevmiyorsun, Tiana daha kötü şeyler yaptı? Onu daha çok sevme...
Tanrı'nın işine karışma eylemlerimden vazgeçerek sandalyede sabit durup, dizlerime kollarımı sardım. Sonunda gerçekleşiyor. Yeniden onu gördüm bu gece. Yine giriyor hayatıma. Gülümsemişti en son bana, o yakın dost gülümsemesiydi. Ve şimdi, tam Will'e her şeyimle gelmişken, Tiana sevdiğim başka biriyle tehdit edebilir beni. Belki de hemen şimdi kalkıp gitmeliyim buradan. Belki de hemen koşarak çıkmalıyım. Benim başıma ne gelirden ziyade, Will'in başına geleceklerden korkmalıyım. Çabuk olmalıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Witching Game
Novela JuvenilBu bir "Cadı Hikayesi", Alex talihsiz bir kaç olay sonrası ailesini kaybetmiş ve en yakın arkadaşından başka kimsesi olmayan, vurdumduymaz ve fevri bir cadı. Hayat ona güzel, tabi kimse sırrını öğrenmediği sürece. Ama biri sırrını öğreniyor. Ne diye...