Gözlerimi tekrar açtım ve ufak çaplı bir sarsıntının yanı sıra yine gülümsedim. Bu muhteşem bir şey. Ya anında kafa yapıyor ya da benim bünyem bu konuda ciddi anlamda zayıf. Sehpanın üzerine dökülmüş beyaz toza bakmak için başımı eğerken gözlerim yine kararınca kırpıştırdım onları.
"Eee nasıl? Ben ilk defa iki yıl önce denedim bunu."
Bende bugün denedim işte. İlk uyuşturucu tecrübem, yabancı ama hoş birinin yanında, tek başımıza, ufak kare poşetten boşalan beyazımsı bir tozla oldu. Ve şimdi beni çarpmış gibi hissetmeme rağmen, ara sıra bilincim kendine geliyordu. Ama gelmediği, yani görüşümün kaydığı zamanlar hakkında nasıl bir yorum yapmalıyım bilmiyorum. Belki de sadece anlatmak gerek. Renkler ara sıra parlıyor, sesler artıp azalıyor, bir yandan da Ashton'ın pembemsi dudakları gittikçe daha da çok dikkatimi çekiyordu.
"Hmmm." Diye mırıldandım. Bünyem aslında daha güçlüdür benim, neden bu kadar etkilendim ki? Kalkıp sersem gibi yürüyerek yanına oturdum.
"Sen iyi misin? Çok...etkilenmiş gibi görünüyorsun, bilmeyen biri bile ilk uyuşturucu denemen olduğunu tahmin edebilir doğrusu." Dedi ve gülümsedi.
"Ah inan bana, ilk ve son herhalde. Ara sıra başım dönüyor." Kıkırdadım ve ona baktım. Bana fazlasıyla yakındı. Gözlerine bakmaya üşendiğimden, şimdiden dudaklarına bakıyordum. Belki de uyuşturucu beni bir konuda daha etkilemişti. Ama umurumda olmalı mıydı? Sonuçta ben benim ve ilk öpücük hevesim Will tarafından gasp edildiğine göre...
Uzanıp dudaklarını emdim.
Bir an geri çekilip, yüzüme baktı. Gözleri parlamıştı ama yine de bir şeyler konuşacaktı. "Bu şekilde olmak zorunda değil Alex, sen uyanıkken olmasını tercih ederim."
"Sadece bir kere içime çektim Ash, bu kadar korkak olma." Dedim ve gülümsedim. Belki de durmalıyım. Ama bir şeyler yaşamalı insan, şimdiye kadar yaşamadığım heyecanlar adına William'ın karşısında zayıf düşmemiş miydim ben? İşte benimle oynayacağı sonraki oyun adına, şimdi biraz alıştırma yapabilirim.
Tekrar dudaklarına uzandım ve bu sefer geri çekilmedi. Alt dudağını emerken belime dokundu, içim gıdıklandı. Uyuşturucu etkisini heyecana bırakıyordu. Onu daha sert öpmek istedim nedense, yine çılgınca bir şeyler yapacak bir ruh halinde gibiydim. Belimi daha sıkı kavradığı an, ona daha da yaklaştım ama sonra kendimden beklemeyeceğim bir şekilde kucağına oturdum. Hemen altımda hissetmeye başladığım baskı, tamamen yabancı olduğum bir şeydi; ama ne anlama geldiğini biliyordum elbette. Yine de ona çok dikkat etmemeye çalıştım. Çenesini okşadım ve onu daha sert öptüm. Belimi kavradı ama sonra tişörtümün içine kayan elleri tenime değmeye başladı. Dudağını ısırıp çektim.
"Çok güzelsin Alex." dedi. "Bir kedi kadar kıvraksın." dedi. Aklıma yine gereksiz yere William'ın gelmesiyle, tekrar onu öpmeye başladım. Sonra bir ara dudaklarımdan ayrılıp belime daha da sıkı sarılırken, boynumu oradan da köprücük kemiklerimi emdi. Bu iş, gittikçe büyüyor gibiydi. Ama nerede nasıl duracağımı ya da ne zaman duracağımı kestiremiyordum. Ama bende bir morluk bırakmasına da izin verecek değildim. Dudaklarına dayandım tekrar.
Sonra kafamın içinden bir yerlerden kaba sesler duydum. Bir an, yine ve yeniden, zihin sarayımdan çağırılıyordum. Gözlerimin kararması geçmeden Will'in sıcaklığını kolumda hissettim. "Sorun ne Alex? Gözlerime bak." dedi.
Gözlerine baktım. Ne kadar da maviydiler... "Neden beni çağırdın?"
Bir şey söylemedi. Bana daha da yaklaştı. O sırada Aston'ı öpmeyi bırakmıştım. Gerçek dünya ve kafamın içi, önceliği almak için savaşırken, Ashton'ı dinledim. "Neden durdun? Bir sorun mu var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Witching Game
Roman pour AdolescentsBu bir "Cadı Hikayesi", Alex talihsiz bir kaç olay sonrası ailesini kaybetmiş ve en yakın arkadaşından başka kimsesi olmayan, vurdumduymaz ve fevri bir cadı. Hayat ona güzel, tabi kimse sırrını öğrenmediği sürece. Ama biri sırrını öğreniyor. Ne diye...