"Türünün tek örneğisin Alex."
Homurdanıp soluma döndüm. Gözlerimi açma fikri küfür gibi geliyor şuan. Tamam sabah olmuş ama uykudan koparmıyor ki beni bu.
"Senin karakteristik özelliklerin sanki bir araya getirilmezmiş gibi, hem sorumsuz hem huysuz hem rahatsız edici biri olmak nasıl bir his, kendini beğenmiş insan?"
"Kapa şu çeneni artık Jack. Çok konuşuyorsun uyuyamıyorum."
Gülme sesi geldi biricik dostumun. "Ne fark eder ki? Okula gel orada uyursun. Zaten hep okulda uyuyorsun. Ya da birilerini rahatsız ediyorsun. Ya da beni. Ama benden başka kimse sana katlanmaz." Güldü pis herif.
Ama birden, açılmak istemeyen gözlerim açıldı anlık bir heyecanla. Will katlanır, dedim kendi kendime. Sonra Jack'a baktım bir an. Her şeyi paylaştığım dostuma, kardeşim dediğim insana bir süredir hiçbir şey anlatmamıştım. Tüm Ashton muhabbetleri, zihin sarayı, onun tanıştığı kız Anna, Miranda ve her şey araya girince, zaman geçmiş ve konuşamamıştık. Ama küçük şeyler dert değil de, onca zamandan sonra hayatıma yeni birini sokma cesaretinde bulunma kararımı ona nasıl söyleyeceğim ben? Bana Will'in iyi biri olduğunu söylerken, ona saçmalama bakışları atan yine bendim. Delirdiğimi düşünecek. Gerçekten delirdiğimi düşünecek.
Durdu ve arkasını dönüp, gayet ciddi bir şekilde bana baktı. "Neden delirdiğini düşüneyim ki?"
Tüh, düşüncelerimi duymuş yine.
"Yeni bir şey değil dostum, hep düşünürsün zaten." Gecenin bir yarısı gelip kıvrıldığım koltukta dikeldim. Etrafıma bakındım. Nerede bu şort?
"Ama şu anda bunu düşünmen seni biraz şüpheli konuma sokuyor Alex. Ne yaptın diye sormama gerek var mı?" Eşofman altını çıkarıp pantolonunu takarken bana baktı.
Başımı iki yana salladım. Gözlerini devirdi. "Eninde sonunda konuşacaksın nasılsa." Derken şortumu kafama atıp odadan çıktı. Benim giyinmem gerekirken hep odadan çıkar zaten. Bende dolabından aşırdığım pijamasını çıkarıp şortumu taktım. Gece buraya gelmeden evden aldığım haki v yaka tişörtümü giydim. Pijamasını bir kenara bıraktım. Belki bu gece de burada kalırım.
Yerden çantamı alıp odadan çıktım. Gidene kadar Jack'in ailesine selam vererek geçtim. Kapıdan çıkar çıkmaz sordu. "Sen ne ara geldin eve?"
"Hmm. Akşam bir ara eve döndüm, çantamı aldım; bir de tişörtümü. Sonra evde yalnız kalmak istemedim bende size geldim. Dolabından pijama aşırıp yattım. Ne ara uykuya daldığımı fark edemedim bile."
"Akşam neredeydin ki? Bana hep haber verirdin, sorumsuz olduğunu biliyorum ama benim dostumsun."
"Sende benim dostumsun jack ama Anna ile birlikte olduğundan haberdar bile değildim. Sensin sorumsuz ayrıca. Hiçbir şey anlatmadın doğru dürüst."
"Sana söyledim Alex, Anna senden çekiniyor."
"Ama sen çekinmiyorsun Jack. Önce sen anlatacaksın. Sonra ben de belki bir iki itirafta bulunabilirim." Bir an ona baktım sonra güldü ve peki anlamında başını salladı.
Bizim sokaktan dönerken anlatmaya başladı. "Anna ve ben bir süre konuştuk daha doğrusu takıldık. Birlikte vakit geçirmek istiyorduk sonuçta. Bir ara, sen Ashton ile takılırken, bizde ders çalışıyorduk. Ailesi yoktu. Ama açıkçası ondan bir anda böyle bir şey beklemiyordum. Bir anda konuşmaya başladı ve bende onu istiyordum zaten, bir anda oldu her şey. Onu anlayışla karşılamaya çalıştım ama Alex, siz kızlar anlayamazsınız, bir süre sonra anlayış tuşu kapanıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Witching Game
Roman pour AdolescentsBu bir "Cadı Hikayesi", Alex talihsiz bir kaç olay sonrası ailesini kaybetmiş ve en yakın arkadaşından başka kimsesi olmayan, vurdumduymaz ve fevri bir cadı. Hayat ona güzel, tabi kimse sırrını öğrenmediği sürece. Ama biri sırrını öğreniyor. Ne diye...