6.Bölüm - Jelibon ister misin?

109 10 6
                                    

6.Bölüm - Jelibon ister misin?

Arkadaşlar benim bir sorunum var !! İlk başta Alex karakteri için birini bulmuştum ama sonra bu karaktere tam olarak uyduramadım bu yüzden yardımınıza ihtiyacım var! Lütfen bana Alex için on yedi yaşlarında görünen kahverengi saçlı birilerini önerebilir misiniz?Ayrıca Will için de "sarışına yakın saçlı" ve "mavi" gözlü birini bulmamız gerek. Sizin kafanızda canlanan kişilerle hikayeyi tamamlarsak daha iyi olacağını düşündüm. Ve lütfen yorum ve oylarınıza ihtiyacım var kimse hikayeyle ilgilenmiyor sanki :( Her neyse iyi okumalar. :)

Arasında saklandığım çalılıkların içinden sessizce bir adım daha atıp eve yaklaştım.
Nerede miyim? Güzel soru. Şimdi hani ben William hakkında hiçbir şey bilmediğimizi fark ettim ya, dedim ki ben bir gideyim, bunu evindeyken gözetleyeyim, böylelikle hakkında bir şeyler öğrenmiş olurum. Aslında oturduğum yerden cadı büyüsü ile de onu izleyebilirdim ama muhtemelen ailesi de cadı kanına sahip bu yüzden beni fark edip bulabilirlerdi bende insanların oldukça ilkel, "kulakla dinleme gözle izleme" yolunu tercih ettim. William yemekhaneden çıkınca derslerine girmeye devam etti ve iki ders sonra spor salonuna çıkıp basket takımının antrenmanlarına katıldı. İki saat aralıksız bir şekilde görünmez halde onu bekledim. Büyüyü sürekli tekrar tekrar mırıldanmamak için siyah bir kalemle koluma yazmıştım. Onlar soyunma odasına geçmeden fark edip okulun arka sokağına saklandım ve evine gidene kadar onu takip ettim. Bir cadı olmasına rağmen beni fark etmedi. Evinin yolunu ezberleyince hızla kendi evime döndüm ve siyah deri taytımla sıyah kapüşonlumu giyip yanıma jelibon aldım ve yola çıktım.
             Kafanızdaki diğer soruyu duyabiliyorum. Jack nerede, Jack nerede diye mırıldanıyor değil mi? Öncelikle söyleyin de iki dakika sussun. Sonra bir zahmet durun onu da anlatayım. Beyefendi takıma geri dönüyormuş ve prensip meselesi olarak takım arkadaşını gözetlemeyi reddediyormuş. Çok da umurumda. Tanrım ben ne diyorum! Evet gerçekten umurumda! Tek gerçek arkadaşımı bizim okula geleli bir ay bile olmamış ama şimdiden herkesin gözdesi olmuş bu çocuğa kaptırmayı reddediyorum. Ayrıca basket takımında ve uzun boylu olan bir çocuğa. Gayet sıradan bir cadının teki.
Ama şimdi kendime onu kıskanmadığıma dair neden sözler mırıldandığımı bilmiyorum çünkü sadece evinde ailesiyle oturmuş başka bir aile eşliğinde yemek yiyor. Diğer ailenin genç bizim yaşlarımızda bir kızı var ve muhtemelen o da cadı ve sanırım kız bizim William'a asılıyor. Ve bu umurumda değil. Ben sadece onun hakkında bilgi edinmek için buradayım.
Ama kız bir yerden de pek bir tanıdık geliyor ya, neyse. Bir yüzünü dönse de görsem. Aptal kız.
      Biraz daha bekledim ve sonra arkamı dönüp jelibonumu çıkardım ve ayıcığın tekini zevkle dişlerim arasında ezerken gözlerimi kapatıp gülümsedim. İki saniye geçmeden tekrar evin penceresine baktım ve-Hassiktir! Nerede bu çocuk? Masada bir tek o yok. Dikkatsizliğime lanet okuyarak önüme döndüm ve yavaş yavaş gözlerimi gecenin karanlığında bana tepeden bakan uzun boyluya doğru kaldırdım. Ve o an, mavi gözleri resmen beni delip geçti. İki sıkıntılı ve gergin saniye içinde ne yapacağımı bilemeyerek ağzıma bir ayıcık daha attım.  Gözlerini devirdi ve beni kolumdan tutup hızlıca kaldırırken, konuşması için ona fırsat vermedim.
"Bak biliyorum bu delice görünüyor ama değil tamam mı?" Ağzını açıyordu ki devam ettim. "Benim hep mantıklı sebeplerim vardır. Beni hayatım böyle geçiyor ve sen birden evinden çıkıp bana bunun böyle olmadığını söyleyemezsin!" Tekrar konuşmaya yeltenirken söyleyeceklerinden korkarak devam ettim. "Jelibon ister misin?"
Bana baktı ve sessizce konuştu. "Bugün konuşmama izin verecek misin?"
Hayır anlamında başımı iki yana salladım.
Sonra kızgın bir ses tonuyla konuştu. "Burada ne yapıyorsun Alex? Ailem birini sezinlediklerini söylediler ve ben kimse olmadığını söyledim. Seni bulmalarını mı istiyorsun? Ayrıca sorunun ne senin? Gecenin bu saatinde evimin önünde ne işin var? Sakın bana gözetlediğini söyleme."
Ona aval aval baktım. Sonra "Seni gözetlemiyorum."

Burun kemerini sıktı. "Alex, ne yapıyorsun?"

"Demin söyledim ya."

"Bana dürüstce, gerçek bir cevap vermeyecek misin?" diye kızdı.
"Ama gözetlediğini söyleme dedin!"
Boncuk gözlerini iki saniyeliğine kapattı ve sakin olmaya çalışarak konuştu. "Git buradan."
Yavaşça ayağa kalkarken konuştum. "Evindeki insanlara da böyle tepki ver de göreyim."
"Evimdeki insanlar normal bir şekilde yemek yiyorlar Alex. Onları göndermem gerekmiyor."
Yüzüne karşı ofladım ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Sonra adımı seslenince bir an durdum ve içime garip bir his doldu sanki. Sanki. Emin değilim.
"Alex?"
"Efendim?"
"Neden burada olduğunu söylemedin."
"Ben avımı her zaman gözetlerim Will. Sana bunu söyleyen olmadı mı?"
"İlk olarak ben senin avın değilim, ikincisi, başıma iş açma demiştim. Eğer sorun çıkaracaksan dikkatli olsan hatta normalde yaptığından bir kaç kez daha fazla düşünsen iyi edersin. Tabi ben iyimser oluyorum, sen muhtemelen hiç düşünmeden hareket ediyorsun. Ayrıca artık oynamak istemediğini sanıyordum."
Ona döndüm ve dudağımı ısırırken kapüşonumu indirdim. "İlk olarak, evet oynamıyorum. Ama pes de etmiyorum. Beni anladın mı?" Gözlerimi kıstım. "İkincisi, dediğim gibi Will, nasıl biri olduğunu bilmem gerekiyor, bende sana bayılmıyorum." Nedense söyledikleri içimde ufak yerleri cız ederken, bende aynı etkinin onda ortaya çıkmasını istedim.
Başını salladı ve beni pekte ciddiye almadan-neden bilmiyorum bu da acıttı-bahçede ilerlemeye başladı. "İyi geceler Alex. Belki biraz uyku aklını başına getirir. Öneririm."
Önce ona yapıştırmam gereken laflar bulmam gerektiğini düşündüm sonra  iyi geceler demesine cevap verip vermemekte o kadar kararsız kaldım ki, artık cevap vermek için geç kaldığımı düşünerek boş sokaklarda gecenin bir yarısı hızlıca eve doğru yürümeye başladım.

Witching GameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin