•Bölüm 4• "Düğün"

5.6K 201 26
                                    

"Bir çığlık koptu dudaklarımdan, en sessizinden. Duyulmadı."

"Çocuğun pertini çıkarttın," dedim kahveyi önünde ki sehpaya koyarken. Gözleri bir anlığına bana kaysa da tekrardan telefonuyla oynamaya başladı. Yanında ki koltuğa otururken kahvemden bir yudum aldım ve sehpanın üzerine koydum.

"Haketti," dediğinde bir an aklıma gelince sırıttım. Gözleri ekrana bakarken kısıldı, "Gülme," dedi kahvesinden yudumlarken.

Dayanamayıp, "O nasıl uçuştu öyle?" Diye kahkahayı patlattığımda gözleri yüzüme kaydı. Elimle ağzıma baskı uygularken gözlerim yaşarmıştı gülmekten. Cidden o nasıl uçuştu öyle ya? En son Barış yanımda bana yapışmışken, Miran'ın üzerine atlamasından sonra karşıda ki apartmanın yanında bulmuştum.

"Kimdi o?" Diye sordu ben gülmemi durdurmaya çalışırken.

Yüzüm eski haline zar zor döndüğünde, dudağımın kenarları ağrımıştı. Uzun zamandır böyle gülmemiştim. "Barış işte, uzun zamandır takık bana. İlk defa bu kadar sınırlarını aştı aslında, normalde böyle yapmazdı." Dedim durgunlukla. Sonra aklıma gelen soruyla ona döndüm. "Sen neden geri dönmüştün ki?"

Kahvesinden bir yudum daha alırken göz ucuyla bana bakıyordu. Fincanı yere bıraktığında otoriter bir tavırla parmaklarını birbirine yasladı. Bugün sportif giyinmesine rağmen hala üzerinde saygın adamı ağırlığı vardı. "Sana birşey vermeyi unuttum, onu getirmiştim." Dedi tepkimi ölçmeye çalışırmış gibi dikkatle bakarken. Kaşlarım çatıldı, "Ne verecektin?" Diye sordum merakıma yenilerek.

Ayağa kalktığında şaşırsam da tepki vermedim. Eli cebine giderken büyük bir dikkatle hareketlerini izliyordum. Ah neden bir romandan fırlamış gibiydi? İki parmağının arasına sıkıştırdığı siyah yüzük kutusunu görünce gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Ne o?" Diye sordum ayağa hızla kalkarken. Bana bakmadan kutuyu koltuğun kenarına bıraktı ve arkasını döndü.

Yüzüm asılırken bıraktığı kutuyu elime aldım, o sırada kapının kapanma sesi gelmişti. Beni bu kadar görmezden gelmesi canımı sıkıyordu. İki tarafına açtığım kutudan şaheser bir tektaş çıktığında ağzım iki metre açılmıştı. Mükemmel bir yüzüktü ve 'ben pahalıyım' diye parlıyordu resmen. "İnanmıyorum," diye fısıldadım duygusuz bir sesle. Ne hissedeceğimi bilemediğimde hissizliğe başvurmuştum bende.

HERCAİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin