•Bölüm 20• "Hasta"

1.6K 86 41
                                    

{Merhaba 🦋}

"Üzgünüm."

Gerçekten üzgünler miydi?

Yoksa doktorların klişe laflarından birtanesi miydi?

Ya da şu an pat diye söylediği gerçeğin farkında mıydı acaba?

Bahsettiği kırık bir vazo değildi, çöpe gidecek eskimiş bir oyuncak bebek hiç değildi. Bahsettiği şey benim aylardır hayalini kurduğum ama buna rağmen bir an olsun hazırlığını yapmadığım, nedendir bilmem ismini bile koyamadığım bir canlıydı. Belki de beynim kaybedeceğinin hep farkında olduğu için bana bunları düşündürtme gereği bile duymamıştı. Çünkü o da farkındaydı, ben hep kaybeden taraftım.

Hep birşeyler için geç kalan.

Ya da birşeylere erken başlayan.

Ama sonunda hep kırıklarını yerlerden toplayan...

"Ne diyor bu adam Cihangir?" Diye sordum dehşetle. Yatağımdan kalkmaya çalıştığımda beni durdurmuştu.

"Merza sakin ol," dedi Cihangir eliyle omzumu sıvazlarken. Ardından doktora dönüp yüzünde bir umut aradı.

"Hiç şansı yok mu doktor bey? Yani nereye derseniz oraya gideriz, tedavi edilemez mi?"

Doktor dudaklarını birbirine bastırıp, başını olumsuzca salladı. "Çok üzgünüm, gerçekten. Olması gerekenden erken bir doğum oldu. Merza hanım yuvarlanırken bebek telafi edilemez hasarlar görmüş. Herşeye hazırlıklı olmalısınız, üzgünüm."

"Üzgün falan değilsin duydun mu beni? Üzgün falan değilsin," diye bağırdım sinirle. "Bak bana, yüzüme bak! Üzgün olan insan böyle olur."

Akan gözyaşlarımı bile silme gereği duymamıştım. Göz altlarım çektiğim işkenceyi anımsatmak istercesine yanıyordu. Çok mu ağlamıştım ne? Öfke doluydum, beynimde fişekler çakıyor, artıkları etime batıyordu. Acı hiç bu kadar yoğun olmamıştı. Tamam çok fazla yaralanmıştım, gerek bedenen gerek de ruhen ama dedim ya hiç böyle yoğun olmamıştı.

"Merza," dedi Cihangir iyi olmadığımı fark ettiğinde. "Sakinliğini koru lütfen."

Elini saçlarıma götürüp okşadı. Ona hayal kırıklığıyla baktım. "Bak," dedim dudağımı büzerek. "İyi olacak diyemiyorsun sende onlar gibi."

Bir süre gözlerime baktı. Ardından derin bir iç geçirip bizi izleyen doktora döndü.

"Başka birşey var mı?" Diye sordu konuyu dağıtmak istercesine. Hâlâ narkozun etkisindeydim. Gözlerimi açtığımda bir hastanede sersem gibi yatarken bulmuştum kendimi. Karnımın alt tarafında dikilmiş bir kesikle. Kucağıma bir bebek bırakmamışlardı.

Elini tutup okula götürmem gereken bir çocuğum yoktu. Hayaller bir bir yere düştü ve cam gibi milyonlarca parçaya bölündü. Gözlerimde yaşanılması gerekenler yoktu artık. Geçen şeridde yaşanılamayacaklar vardı. Canı veren de alan da Allah'tı. Bu bir kaderdi, imtihandı. Boyun eğmek gerekirdi bir yerde. Sonsuza dek susmak, belki de uyumak. İsyanım Yaradan'a olmayacaktı kesinlikle, isyanım kulaydı. İnsanoğlunun bir kez daha ne kadar vahşi olabileceğini görmüştüm ben o uçurumdan yuvarlanırken.

Ne farkederdi ki? O kurşunlar bana denk gelmemişti ama ne fark ederdi? Daha ağır bir kurşun yarası kalmıştı içimde. Damarlarımın arasından sinsice ilerleyip kalbimi ikiye bölen.

"Merza Hanım kafasını çarpmış beyin MR'sini çektirmemizde fayda var," dedi durgun bir sesle. Birşey söylemeye çekiniyormuş gibi bir hali vardı.

HERCAİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin