•Bölüm 12• "Gebe"

3.7K 185 54
                                    

{Şu ana kadar yazdığım en uzun bölümdü. Hakkını verin lütfen. Yeni bölümün çabuk gelmesini istiyorsanız vote ve gidişatı hakkında yorum yapmayı unutmayın iyi okumalar...}

Bugünün geleceği hakkında en ufak bir şüpheye düşmememe rağmen o gün gelmişti. Kollarımda can veren bir insanın dirilmesi ne kadar akla yatkındı ki? Hiçbir sorumun mantıklı bir cevabı yoktu. Yıllar eskitmemişti birbirimize beslediğimiz kini.

Araba durduğunda içinden uçarmışcasına çıktım. Nefesim kesilmişti resmen. Miran'a Rüya'nın rahatsız olduğunu ve kriz geçirdiğini söylemiştim bu yüzden olayın üzerinde çok durmadan beni eve getirmişti. Çantamdan anahtarı çıkartırken, bahçe kapısını açtım. Başına birşey getirmiş olabilirdi, belki de hala buradaydı. Belki de bir yerlerde beni izliyordu. Miran arabadan çıkarken ben anahtarı bulmuş kapının önüne gelmiştim bile. Bir anahtarı yerine koymak hiç bu kadar zor olmamıştı.

Anahtar elimin titremesinden dolayı yere düşerken sinirden ağlamaya başladım. Miran yere eğilip anahtarı aldığında, "Lânet olsun," diye bağırdım. Rüya kim bilir ne haldeydi şimdi? Aklımı kaçıracak gibiydim. Miran kapıyı açtığında yanından sıyrılıp içeri geçtim. Hareketlerimden birşey olduğunu anlamıştı ama ses etmiyordu şimdilik. Çantamı yere atarken, "Rüya!" Diye defalarca çağırmama rağmen ses veren yoktu. Sıra sıra tüm odalara baktıktan sonra kendi odamın kapısını açtım.

Gözlerim hızlıca etrafı taradı, burada umduğunu bulamamıştı. Kapıyı kapatacağım sırada gelen hıçkırık sesiyle durdum. Bakışlarım sesin geldiği yere kaydığında ağlamaya başlamıştım. Yatağın kenarına saklanmış, dizlerini karnına çekip çocuk gibi durmuştu. Koşar adımlarla yanına vardığımda, korkarmışcasına daha da sindi duvara.

"Benim güzelim, korkma." Dedim temkinli adımlar atarken. Rüya cidden krize girmişti. Başını kollarının arasına saklamıştı. Dizlerimi kırıp yanına oturdum. "Rüya, iyi misin?"

Sorum cevapsız kaldığında Rüya'yı kollarımın arasına çekip sıkıca sardım. Bedeni beni yeni fark etmiş gibi gevşerken sesli ağlamaya başlamıştı. Gözyaşlarım benden bağımsız akarken aklım anılarımın üstüne düşen toprak da kalmıştı. Öldüğüne emin olmama rağmen nasıl olur da kanlı canlı karşımıza çıkabilirdi? Beynim düşündükçe daha da yandı.

"Ben inanmamıştım," dedi pürüzlü bir sesle. Sanki bir enkazın altında kalmış gibi çıkmıştı sesi. "Kurtuldum sanmıştım, aynı şeyleri yaşamam sanmıştım."

Dudaklarımı saçlarına bastırdım. Elim belini okşarken, "Hışşşttt!" Diye fısıldadım. "Sana kimse dokunamaz."

Ben yaşadığım müddetçe herhangi birinin onun canını yakmasına müsaade etmeyecektim. Belki çok uzun bir ömrüm olmazdı ama en azından bana biçilen bu süre zarfında ailem bildiğim insanları koruyacaktım. Bunu daha önce de yapmıştım, şimdi de yapabilirdim. Miran'ın odaya girdiğini gördüğümde aynı zamanda yüzünde ki şüpheyi de görmüştüm. Tamam, Rüya krize girmişti bunu kabul edebilirdi ama hastalıktan olmadığını anlamayacak kadar aptal değildi.

"O iyi mi?" Diye sordu temkinli adımlar atarken. İyi mi bilmiyordum ama fazlasıyla kötü de değildi. Miran yatağın ucuna otururken gözleri üzerimdeydi. "İyi sanırım," dedim emin olmayan bir sesle. Rüya yüzünü göğsüme gömmüştü. Sırtımı yatağa yaslayıp onun daha da rahat etmesini sağladım. Elim saçlarına kayıp onu mayıştırmak adına okşarken, nefes alışverişi normale dönmüştü.

"Sen niye bu kadar kötü oldun?" Diye sorduğunda sesinde ki imayı az çok anlayabilmiştim. Rüya elini omzuma atıp daha da sarılırken, sessizce yutkundum. "Çünkü o benim kardeşim," dedim gururla. Bu doğruydu kendimden çok Rüya ve Farah adına korkmuştum. Onlara birşey olacak diye ödüm kopmuştu.

HERCAİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin