•Bölüm 9• "Veda"

3.2K 191 36
                                    

{Vote sayısı çok düşük, lütfen emeğe saygı gösterin. 🙏}

Korkunun yoğun bir hızla beynimi işgal etmesinden sonra gözlerim tekrardan karşımda oturan adama döndü.

Ellerimi dizlerimin üstünde birleştirmiş, ürpertiyle bakıyordum.

Dilime dökülmesi için yola çıkan her kelime idam ediliyordu içimde. Yanaklarım ateş gibiydi, sanırım makyajım kaymıştı ve ben yine çarpılmışa dönmüştüm.

"Ağlamışsın," dedi adam gözlerini gözlerimden ayırmadan. Sonunda birimiz konuşmaya başlamıştık. Yaklaşık bir saattir birbirimize bakıp, rahatsızlık duymaktan öteye geçtiğimiz için teşekkür edecektim neredeyse.

Başımı olumlu manada sallarken, "Kimsin?" Diye sordum. Sesim pürüzlü çıktığı için boğazımı hafifçe temizleyip konuşmama devam ettim. "Yani, tanışıyor muyuz?"

"Yooo," dedi beni incelerken. Rahatsızca yerimde kıprandım, "O halde neden buradayım?" Diye sordum sakin bir sesle. Şimdi ortalığı ateşe vermenin bana bir faydası yoktu. Hele o silahları gördükten sonra daha da tutuştuğumdan olsa gerek, yakmak için ateşim kalmamıştı zaten.

"Bir zamanlar senin yaşlarda bir kardeşim vardı," diye anlatmaya başlayınca onu dikkatle dinledim. "Masum bir kardeş. Bu hayatın bana hediye ettiği en güzel parça, onunla geçirdiğim her dakikanın değerini çok sonra anladım."

Sustuğunda cesaretlenip, "Ona ne oldu?" Diye sordum. "Neden canın yandı?"

Tebessüm ettiğinde, kalbinde ki acının gözlerine ulaştığını gördüm. Genç bir adamdı, yirmi beş otuz arası bir yaşı vardı muhtemelen. Kirli sakallı, takım elbiseli ve ağır bir adama benziyordu. Öyle aşırı yakışıklı değildi ama yine de güzel bir yüzü vardı. Hemen karşısına konulmuş sandalyede oturuyordum. Önümüzde küçük bir masa vardı ve o da masanın diğer ucunda oturuyordu.

Bir kafe de oturuyorduk ama bizden ve kapıda ki iki adamdan başka kimse yoktu. Tamamen bomboştu, önümde ki sudan bir yudum alıp boğazımda ki kuruluğu geçirmeye çalıştım.

"O öldü," dedi sakin bir sesle. Elinde ki cep tesbihini sallayınca ağa babalara benzemişti. Kaşlarım hafifçe havaya kalkınca gözleri tekrardan beni buldu. "Neden, hasta mıydı?" Aklıma ilk gelen gerekçe buydu. Belki de ölümcül bir hastalığa kapılmış, dayanamamıştı.

Başını olumsuzca salladı. "Bir otel odasında asılı bulundu," dedi tüm düşüncelerimin üstüne toprak atarken. Ben daha insancıl şeyler beklerken, trafik kazası, hastalık diye düşünürken o asılı bulunmuştu.

"Hayat doluydu, öyle kötü bir huyu da yoktu ki... Ona ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedim." Dedi pişmanlıkla. Ardından cebinden bir fotoğraf çıkartıp bana uzattı. Fotoğrafı parmaklarımın arasına alırken, tanıdık simayla kaşlarım çatılmıştı.

"Seha..." diye mırıldandım fotoğrafı incelerken. Yanında da karşımda ki adam vardı. Beraber sarılıp kameraya gülümsemişlerdi. Fotoğrafta bile hayat dolu olduğu belliyken, neden intihar etmeyi kendisine uygun görmüştü ki?

"Onu anımsattın bana," dedi ben fotoğrafı masanın üstüne koyarken. Ellerimi birleştirip yüzüne baktım. "Kardeşin Seha mıydı?" Diye sorduğumda başıyla onayladı.

"Senin adına üzüldüm," dedim samimi bir sesle.

Sessizce başını sallayıp önünde ki kahvesinden yudumladı. Seha yaşasaydı ben hiç Miran'ı tanımadan hayatıma devam edecektim. Belki bu kadar kırılmayacaktım. Ama o ölmüştü, bir otel odasında asılı bulunmuştu.

HERCAİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin