•Bölüm 13• "Gökyüzü"

3.1K 165 77
                                    

{Şu ana kadar yazdığım durgun gözüken bir o kadar da bomba bölümdü sanırım. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Gelecek bölümün erken gelmesi için motive olmam gerek, motive olmam içinde bol yorum gerek. Şimdiden iyi okumalar. Sevgilerle...}

Bir zamanlar bir yerlerde buruk bir söz okumuştum.

"Kimseye karşı kin tutmuyorum ama birine en son davranış şekliniz onda bıraktığınız tek fotoğraftır demişler, nasıl bıraktıysanız öyle kaldınız."

Yazan kişi mantığın dibine vurmuştu sanırım. Miran bende öyle kalmıştı. Beni unutmuş muydu bilmiyorum ama ben yavaş yavaş unutma çabasındaydım. Sanırım bu en acılı süreçlerden biriydi. Karnım artık belirginleşmiş, dördüncü ayımı bitirmek üzereydim. Sahilde uzun bir süre oturdum ve kendimi düşüncelere bıraktım yine. Akşamın karanlığı sessizce gökyüzünü devralıyordu. Son iki buçuk ayımı sadece bunu yaparak geçirecek kadar kırılmıştım insanlara. Uzun zaman olmuştu kimsenin yüzünü görmeyeli ve şehri terkedip gideli.

İnce kum avuçlarımdan kayıp var olması gereken yere ulaşırken, denizin kokusunu içime çektim. "Oğlum, güzel mi oralar?" Diye sordum karnımı tutarken. Tek sabır kaynağım adını dahi seçemediğim bebeğim olmuştu. Erkek olduğunu bir aydır biliyordum. O büyüyüp annesini koruyacaktı. Miran'ın yüzünden eksik kalalı iki buçuk ay olmuştu ama sanki üzerinden iki buçuk ay değilde yıllar geçmiş gibi hissediyordum.

"Keşke bu kadar kırmasaydı baban," dedim gökyüzünün bana sunduğu güzelliğe bakarken. Şimdi yıldızlar ve ay belirgindi. Kıyıya çarpan dalgalar bana hoş bir melodiyi fısıldıyordu. Sessizce denizin anlattıklarını dinledim. Karanlık çökünce duygularım daha yoğun oluyordu, sanırım bu Miran'ın karanlığa ve gökyüzüne olan hayranlığından kalmıştı bana. Ne zaman yıldızlar açığa çıksa Miran'ın ormanda ki anımız aklıma geliyordu. Geldikçe buruk bir tebessüm eşlik ediyordu gözyaşıma.

"Uzun zamandır yalnızdım. Bende gökyüzüne sığındım, onları izledikçe kendime parlak dostlar elde ettim, kendime sözüm vardı. Daha parlak ve yalnızlığını sana anımsatmayan birşey olursa onu kabullenecektim. Demem o ki artık yıldızlara ihtiyaç duymuyorum."

Bu cümlelerini, ses tonunu beynime o kadar kazımıştım ki ne zaman aklıma gelse sanki o konuşuyormuş gibi hissediyordum.

Ona "ne zaman yıldız görsem seni anımsayacağım" derken ciddiydim. Karanlık her çöktüğünde aklıma gelen tek kişi Miran'dı. Ve beni kırdığını unutmadığım tek kişi de oydu. En güzel anlarımı yalnız geçirmiştim, bebeğimin cinsiyetini öğrenmeye giderken kız erkek kavgası edememiştim Miran'la. İkimizde umutla doktorun söyleyeceğini dört gözle beklememiştik. Alışveriş yapmayıp, hayal kurmamıştık. İlerisi hakkında görüşlerimizi ve isteklerimizi dile getirememiştik. Demem o ki; Miran beni hayatımın en güzel bölümünde darbelemişti.

İki buçuk ay önce silahı kafama dayayıp beni canımla tehdit ettiğinde aslında ben ondan gitmiştim çoktan. Semavi ülkelere ayak basmış bir veda bile etmemiştim. Yine zorla beni kolumdan tutup herkesin ortasında kürtaj için doktora çekiştirdiğinde de gitmiştim. Ağlayıp, yalvarmama rağmen beni dinlemeyip doktorun ayaklarına attığında da gitmiştim. Ben çok gitmiştim Miran'dan. Ama bu son gidişim belki de tüm vedalarımın en azılısıydı.

Dedim ya hani; Ben onu affedemeyecek kadar kırılmıştım. Bu yüzden anlık bir boşluktan yararlanıp kaçıp gitmiştim hastaneden. Bir daha da dönmemiştim zaten. Yanımda sadece çantamla, ardıma bile bakmadan...

Kendime yeni bir hat alıp diğer hattımı çıkartmıştım telefondan. En son baktığımda Miran'dan yüzlerce arama vardı geride. Artık bunlar yerine umursayacak başka bir gerçeğim vardı. Adını henüz koymamıştım ama babasının aksine annesine değer verecek bir oğul sahibi olacaktım.

HERCAİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin