•Bölüm 11• "Mezar"

3K 172 46
                                    

{Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin. Gizli okuyucular yorum yapmasanız bile vote verinde varlığınız belli olsun. İyi okumalar.}

Gökyüzü acılarımı içine çekti, kendine sakladı.
Vicdanım defalarca kurduğum mahkemede idam kararı verdi yıllarca. Her gecenin sonunda yağlı urganı boynuma sardım, bedenime ihanet ettim, ruhumu kararttım.

Bir silah sesi duyuldu yıllar önce. Kirli kalpli bir adam öldürüldü, bedeni çürüdü, kemik kaldı geriye. Ama ruhu hep gezindi ortalıkta. Geçmişi fısıldadı kulaklara.

Miran arabayı çalıştırırken son bir defa Vildan Hanım'a elimi sallayarak veda ettim. Veda vakti gelmişti, geçiyordu hatta tıp kı bizim gibi. Derin bir iç geçirip önüme döndüm. Miran arabayı park ettiği yerden çıkartıp, hayranlık duyduğum evden uzaklaştırırken aklımda deli sorular vardı. Siraç aşkını ilan etmişti, ben karışıklık çözülür derken daha da karışmıştı. Eğer Siraç beni seviyorsa Miran ne alakaydı. Bana "düşmanım senin için yanıp kül oluyor" demişti. Düşmanı Siraç'sa bunun sebebi neydi işte. Asıl kilit nokta buradaydı. Tüm cevapların bir sorusu, tüm soruların binlerce cevabı vardı. Labirente girmiş fare gibi hissediyordum kendimi.

O kadar uyumama rağmen üzerimde bir halsizlik vardı. "Ne zaman varırız uykum var benim," dedim kollarımı göğsümde birleştirip Miran'a bakarken.

"Arabada uyuma yasağı mı var?" Diye sordu cevaben. Bir defa olsun bakmamıştı yüzüme. Gözlerimi devirdim, adam gibi cevap verse bileklerimi keserdim zaten. "İyi o zaman ben uyuyorum," dedim triple. Omuz silktiğinde sinirle kafamı cama yaslayıp, gözlerimi kapattım. Sana soranda kabahat. Araba uykusunu seviyordum ama uyandığımda yarı felç geçiriyordum sanki. Her tarafım uyuşmuş, kıpırdayamaz oluyordum.

Karanlık üzerime çökerken, bir süre öylece düşündüm. Bir türlü bir cevaba varamadığımda koyunları saymaya başladım. Yavaş yavaş etkisini kaybeden zihnim berraklaştı.

Yüz yetmiş beş.

Yüz yetmiş altı.

Yüz yetmiş ye-

~~~~~~~~

Anlamsız rüyalardan kurtulmak istercesine gözlerimi araladım. Bu aralar değişik rüyalar görmekten psikolojim bozulmuştu. Son rüyamda köpek, yılan, ne alakası varsa balina beni kovalıyordu. Uyanınca birkaç dakikalığına da olsa başında bir ağrı belirirdi, şu an bende olduğu gibi. Elimi alnıma bastırırken, arabanın çalışmadığını yeni yeni farkediyordum. Şoför koltuğu bomboştu. Etrafı tararken kapıyı açıp ayaklarımı aşağı sarkıttım. Miran nereye gitmişti beni bırakıp?

Gözlerim bir tabelada takılı kalınca buruk bir tebessüm eşlik etti adımlarıma.

Veda Mezarlığı...
Her nefis ölümü tadacaktır...

Etrafı çiçeklerle ve dallarla sarılmış mezarlık kapısından geçerken, kalbim sızlamıştı sanki. Etrafta bir sürü mezar vardı ve hepsinin bir zamanlar yaşadığı gerçeği inanılmazdı gerçekten. Onlar ömürlerini sonlandırıp toprağın altına ardından Yaradan'ın huzuruna varmışlardı. Kimi gençti kimi yaşlı belki de çocuk...

Hayatım boyunca ölümden çok ölümün verdiği sonsuz ayrılıktan korktum. Yakın çevremden kimse ölmese de bir zamanlar gözümün önünde can çekişen bir beden vardı. Son nefesini kollarımda vermişti. Gözlerimi sıkıca yumdum, açtığımda yanağımdan sıcak bir yaş süzülmüştü. Sanırım hiçbir zaman kendimi affedemeyecektim bu konuda. Her ne kadar kendimi 'Haketti,' diye avutsamda vicdanım onaylamıyordu bu savunmayı. O zamanlar kendimi çok yıpratmıştım, içimde ki sesi bu konuda susturdum derken şimdi mezarlığı görmemle depreşmişti duygularım.

HERCAİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin