Esma Geliyor

14.6K 251 78
                                    

Londra'nın puslu ve her an bulutlu kasvetli havasından sonra Bodrum sıcak ve neşeli gelmişti genç kıza. Memleketi burnunda tütmüştü. Uzun dümdüz saçlarını savurup, kumral başını kederle salladı. 'Kesin dönüş. Emin misin Esma?' diye düşündü. Neleri geride bıraktığını tekrar gözden geçirdi. Belki dönüşü kalbini hiç bitmeyen bir kriz gibi sürekli acıtacaktı. Ama o kalbin attığını hissettiği başka bir yer de yoktu ki.

Oturduğu sandalyede duruşunu değiştirdi. Otelin müşterileri yavaş yavaş kahvaltıya iniyor, girdikleri salonda usulca kahvaltısını yapan kızı her gören, önce bir duraksayıp sonra açık büfe cennetine yol alıyordu.
Kız güzeldi. Upuzun saçları uçlarına doğru sarıya dönüyor, gözleri inadına kapkara bakıyordu. İddiasız haki yeşil bol pantolonu, kemik rengi ve yine bol gömleği, taba topuksuz botlarıyla etrafındaki yarı çıplak turistlerden ilk bakışta ayrılıyordu. Buraya eve gitmeden biraz güç toplamak için gelmişti.

Kocaman mutlu bir ailesi vardı. Bazen yüzünden hiç eksilmeyen kederiyle bu mutlu kalabalığın tek kusuru olduğunu düşünürdü. Her fotoğrafta diş macunu reklamı havası veren bembeyaz gülüşleriyle annesi ve babası yine bir fotoğraftan kendisine gülümsüyordu. Kendisi hariç tam kadro vardı fotoğrafta. Gazetenin magazin ekine yine konu olmuşlardı. Başlık klişe ötesiydi. "Bodrum'un kralları veliahtlarıyla düşman çatlattı" Dört ortak eşleri ve çocuklarıyla poz verirken babası ve annesi yalnızdı. Kendisinin de lise mezuniyet fotoğrafını çerçevenin köşesine yapıştırıp altına "Gizemli prenses" yazmışlardı. Gözü istemsizce kendisini gitmeye zorlayan sebebin yüzünü buldu.

Her zamanki gibi gülümsüyordu. Esma etraftaki tüm bakışlardan ne kadar habersizse, kendi güzelliğine olan kayıtsızlığı ne denli barizse, bu adamın adeta gücünü güzelliğinden alan bakışları o kadar çarpıcıydı.

Beş ortak, kaderlerini aynı yola kendi elleriyle yazmış, eşlerini çocuklarını aynı bahçenin içinde bir büyük aile yapmışlardı.

Esma gözlerini sevdiği adamın yüzünden ayırıp en yakın arkadaşına baktı. Zeynep. Dert ortağı, kardeşi, göz yaşlarına mendil olan talihsiz omzun sahibi.

Daha fazla burada kalmanın anlamı yoktu. Şef garsona bir baş selamı verip ayağa kalktı.

Eve vardığında bahçedeki koşuşturma dikkatini çekti. Beş büyük villanın ortasındaki koca bahçede masalar hazırlanmış her bayram olduğu gibi bu bayram da evin erkeklerinin bayram namazından dönmesini bekliyordu. Kapıda güvenlik Kamil geleni görünce kulübesinden çıkıp genç kızı kollarına aldı."Uy benim sari kelebeğim, uy İncilizleru derde koyip da memleketine mi döndun?" diye bağırıyordu bir yandan. "Kiz sen şimdu dişçi mi oldun? Bu ciliz kollarla nasil edersun kanal tedavisuni, nasil çekersun azi dişuni?" Esma "Ya Kamil Amca kolumu kırarsan hiç biruni edemem." diyerek emektarı güldürdü.
Tam bu sırada erkekler arabalarıyla gelmiş sürpriz yapan genç kızı görünce bir bağırtı kopmuştu.

Esma babasını dayısını kuzenlerini tek tek öpüp kucakladı. Ardından amca gibi gördüğü babasının diğer üç ortağını ve onların çocuklarını. Bu kalabalık içinde sarıldığı tüm kollar hasret hepsi özlem hepsi yuva kokuyordu. Kendisini sıkıca saran sonra da buz gibi bir yalnızlığa birakan bir çift kol hariç. Onlar aşktı sadece...

Zeynepten sonra kendisine en yakın olan kişi babasının büyük ortağı Osman Amcanın oğlu Mahir di. Onu en sona bıraktı Esma. Genç adam "Gel bakalım kaçak. Niye haber vermedin alırdım seni hava alanından." dedi. Yine sarmalandı ama içindeki üşüme geçmedi. Mahir kulağına eğilip her zamanki şakasını yaptı. " Kırayım mı ağzını burnunu şunun?"
Esma "Aman bıkmadınız yıllardır Zeynep de sen de bu kırıp dökmelerden. Ne suçu var canım?"
"Koru sen koru daha. En büyük suçu kör olmak canım. Ah ben böyle sevilecektim var ya..."
"He Mahir napardın allasen? Senin de yolunu gözleyenler oldu. Ne yaptın? Gel gülüm mü dedin?"
"Yok bebeğim ben ver gülüm dedim."
"Mahir iğrençsin."
"Güldün ama."
"Ne zaman akıllanacaksınız bilmem ki. Hepiniz ayrı bir alemsiniz. Hele sen. Yaşın otuz oldu. Hala yok değil mi ciddi biri?Evde kaldınız haberiniz yok."
"Küçül de cebime gir. Asıl sen evde kaldın. Yirmiyedi yaş kızııım. Anamın beni okula kaydettirdiği yaşı."
Adil Bey ve ekibin geri kalanı son konuşulanları duymuştu. Hemen kızını kolunun altına alıp;"Ben onun turşusunu kuracağım." dedi.
Cengiz Bey de her zamanki patavatsızlığıyla;"Sen kur azizim bakalım kim yiyecek?" diye sorunca Esma magmaya hızlı bir iniş gerçekleştirdi.
Esma Kamil Amcanın Demir e takıldığını duyunca kendi utancını unuttu.
"Noldi sağlam gelmişsun. Cami başuna yikilmamiş. Mevlam da çarpmamiş. Ula doğru söyle sari uşak, baban sağa zorla gusül abdesti aldirdu değil mu?"
"Kamil Abi ayıp oluyor ama."
"Ayip ne ula? Biliy misun sen ayibi? Cündiz ayri gece ayri gari. Yata ayri otele ayri gari. Seni unesco dünya mirasi listesune aday cösterdum. Bodrum kalesunden daha çok turist çekeysun. Yaş alir akıl alir deduydum ama sünnetinden beri sade çü..."
Mahir adamın lafını tamamlamasına izin vermeden araya girdi. "Öhö öhö... Esma burda Kamil Abi. Sonra paylarsın koçarini."
Esma gülüşmelere katıldı. Kamil lafını çevirip; "sadece boyu büyüdü, akli fikri büyümedi diyeceydum da."
Demir en çok bu tür muhabbetlere sinir olduğu için evden iki yıl önce taşındığını hatırladı. Hepsinin en küçüğü, ablası Zeynep in minik kardesiydi burada. Yirmidört yaşındaki her genç adam gibiydi o da ama bu bahçenin içinde değil.

Susturma Kalbini Artık ( TAMAMLANDI) Korunun Çocukları İlk Kitap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin