Kaza (özel bölüm)

1.4K 98 11
                                    

Mert içini sıkan hissi atamıyordu. Bir eksiklik. Asla tamam olmayacak bir yokluk. O kadar bunalmıştı ki çalan telefondaki ismi görünce sevinçle güldü. Hakan... Can arkadaşlarından biri.

Genelde herkes başı derde girince arardı ama bu çocuk öyle değildi. "Haydi gel koşuya falan çıkalım. Yine çok ciddisin balığa gidelim" der, ne yapar eder Mert'in kabuğunu kırardı. Bazen bu kaçışlara Karan da dahil olurdu. Mert o zamanlar bu iki adamın özel ilişkileri yüzünden gerilmişti başlarda. Hem böyle bir durumu daha önce yaşamadığı için, hem de kısıtlı özel anlarını işgal etmek istemediği için. Sonra kendi varlığının ikisini de rahatsız etmediğini anlamıştı. Karan mantıklı ve hep sistematik düşünen yanını anlıyordu. Mert de ne olursa olsun onu neşelendiriyordu.

Telefonu gülerek açtı. "Naber lan?"

Hakan biraz da zorlanarak, "Abi kaza yaptım" dedi.

Mert'in yüreği sıkıştı. Ama sakin olmalıydı. "Kim var yanında? Parmaksız İrfan kim var?" diye sordu. Bir taraftan da PC başında yer bulucu programı açmaya çalışıyordu.

"Parmaksız abinin kafasından kan geliyor. İrfan abiler arkada kaldı. Sanırım yolu kesmişler. Mert açıktayım. Eğer kaza değilse; indirirler."

Mert titreyen ellerini sıkıp yumruk yaptı. "Kaza olmalı" dedi. "Yoksa arayacak vaktin olmazdı. Şimdi sakin olup etrafına bakmanı istiyorum." Telefonunu alıp, ayağa kalktı. "Motorla geleceğim. Karana haber veririm."

"Verme delirir. Mısır'da. Gelemez." Bir süre sustu. "Mert ben iyiyim. Ama parmaksız abi gerçekten iyi görünmüyor."

"Tamam koçum. Sen şimdi telefonu kapatıp bekle. Şarjı bitmesin. Ambulans işlerini ayarlıyorum." Gerçekten inanılmaz bir soğuk kanlılıkla tüm iletişimi kurmuştu. Kaza yerine vardığında sadece yedi dakika geçmişti ve kılı bile kıpırdamamıştı. Demirin en az kendisi kadar serinkanlı asistanının da hakkını yiyemezdi tabi. Kız yine hiç zorlamamıştı. "Siz Hakan Bey le ilgilenin efendim. Hastane ambulans ve gizlilik bende." demişti sadece. Tülay... Mert'in kısa ve ölümcül mutlu hatırası. Kafasını sallayıp, Hakan ın yanına yürüdü.

Delikanlının yüzü kireç gibiydi. Canının yandığı ortadaydı. Yine de, "parmaksız abi nasıl?" diye sorarak yanına bakmaya çalıştı.

Mert adamın biraz kötü yaralandığını hemen anlamıştı. Ama Hakan a çaktırmadı. "Baygın ama iyi görünüyor. Haydi seni şu metal kafesten çıkaralım." Bir taraftan da yaklaşan siren seslerini duymayı umuyordu. Ama hiç ses yoktu. Böyle devam ederse parmaksız dayanamazdı. Tülay neden bu kadar gecikmişti?

Yanıldığını kısa sürede anladı. Profesyonel olduğu belli olan bir ekip, aracın metal kasasını keserken, bir taraftan da bir doktor ve hemşire Parmaksız la ilgileniyordu. Çalan telefonu açtı.

"Efendim herşey yolunda mı?" Tülayın saygılı, mesafeli sesi.

"Yolunda Tülay. Bu ekip resmi mi?"

"Hayır Mert Bey. Demirbey için bazen çalışırlar. Sessiz ve sadıklar. Sıkıntı yok."

"Teşekkür ederim. Demir ne zaman gelecek?"

Tülay bir süre sessiz kaldı. Sonra da; "Gelmeyeceğini efendim" dedi. "Demir Bey Mısır da. İşler sıkıntılı. Burada neler olup bittiğini bilmiyorum. Belki siz daha sonra herşey netlik kazandığında haber vermek istersiniz."

Mert duruma rağmen gülümsedi. "Haklısın" dedi sadece. "Seni ararım" deyip kapattı.

Üç saat sonra hastane odasında Parmaksız pansuman yapılan kafasına doğru eğilmiş duran hemşireye ağzı açık bakıyordu. "Siz ne zamandır sağlık sektöründesiniz? Eliniz de çok hafifmiş" gibi bir sürü saçmalık sıraladığı için, Mert de Hakan da rahatlamışlardı. Hakan'ın bacağındaki kesik derindi. Bu yüzden tişört şort ve sargı kombiniyle takım elbiseli adamların arasında olduğundan da genç görünüyordu.

Susturma Kalbini Artık ( TAMAMLANDI) Korunun Çocukları İlk Kitap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin