Kapındayım

3.2K 210 63
                                    

Mahir ellerine sıkıntıyla baktı. Poyrazı benzetirken Allah yarattı dememişti ama şu anda biraz pişmandı doğrusu. Yumruğunun eklem yerleri yaralanmıştı. Annesi deli olacaktı.

Daha önce yardım istemeyen Zeynep'e de kızgındı. Durmuş durmuş tam zamanını bulmuştu. İşi kafasına hiç takmıyordu. Necip Bey ve Demir'e devretmişti nasılsa. İpek aklına düştüğünde kalbinin yine kanat çırpmaya başladığını hissetti. Tam artık işler yoluna girmişken bu gereksiz ayrılık canını sıkıyordu.

Gidip Poyrazın götünden kan almış, bir daha ne Zeynep'e ne de başka birine karşı tehdit savurmayacak hale getirmiş ve tüm ısrarlarına rağmen o Boybeyi alçağının uçağını gemisini trenini ebesini kullanmadan Bodrum'a dönüyordu. Adam Zeynep'i öpmüştü ya. Tamam kendisi de sevdiğini öpmüştü. Düşündükçe vücudunun aşağısına ağrılar saplayan iki öpüşmeydi. Ama fark vardı arada. Bir kere İpek onun aşkıydı canıydı, her şeyiydi. Neredeyse bir buçuk yıldır deliriyordu ona. Ömer Gazi Zeynep'i ne kadar tanıyordu ki şunun şurasında? Düşününce o ikisi kendisiyle İpek ten daha fazla baş başa zaman geçirmişti aslında. Lan acaba? Yok ya, Zeynep yapmaz. Siktir lan oradan dedi bir ses. "Sen neler yapmayı hayal ediyorsan benim de sevdiğim adamla aynılarını yapmaya hakkım var düdük." Sanki Zeynep yan koltukta konuşuyordu.

Mahir kafasını salladı. Koruya yaklaşıyordu. Bacısını düşünmemek için radyoyu açmaya karar verdi. Yoksa doğru Bursa'ya döner, o Boybeyi itini döver Zeynep'i de saçından sürüye sürüye getirir ortalığı ayağa kaldırırdı.

Radyoda çalan şarkı arabesk ruh haline çok iyi gelmişti doğrusu. Kendini bağıra çağıra "harca hiç korkma" diye şarkıya eşlik ederken ve koruyu direk geçip, merkezdeki şık yeni evin önüne giderken buldu.

Kalbine ve bedenine söz geçiremiyordu ki. İpek evinde belki Elif ile dedikodu yapıyor, belki resme dalmış dünyayı unutmuş vakit geçiriyordu. Ama adam duramıyordu. Bir iki kere telefonda konuşmuşlardı. Tabi hep Mahir aramıştı. İpek bu üç günün nasıl geçtiğini ne yediğini annesiyle ne çizdiğini anlatmış ama bir kere 'özledim' dememişti. 'Neredesin?, ne zaman döneceksin?' diye sormamıştı. Onu korkutmak tekrar kaçırmak istemiyordu. Ama kızın bu kayıtsızlığı artık iyiden iyiye kırıyordu doğrusu.

Arabadan indi. Lobideki görevli onu tanıdığı için sadece başıyla selamlamıştı. Necip Beye bu daireyi satmak istememişti aslında ama hem adamı kırmak hem de İpek'in kendi kontrolünde olmayan bir yerde yaşama ihtimalini düşünmek istemiyordu.

Kapının önünde duraksadı. Telefonunu çıkarıp hızlı aramadaki ilk ismi tuşladı. Hala boyacı olarak kayıtlı olsa da Mahirin içindeki arabesk liseli "İpeğim" "Canım" "Herşeyim" yapmak istese de ne zaman bu adı görse kalbi tekliyordu. Telefon ilk çalışta açılınca şaşırdı. Saat geceyarısıydı. Uyuyor bile olabilirdi.

İpek nefes nefese "Mahir" diye açtı telefonu.
"Naber boyacı? Saat geç ama merak ettim. Neden uyumadın?"
"Bilmem uyku tutmadı. Ilık süt, duş, koyun sayma hepsini denedim ama uyuyamıyorum işte." Sesi bir tuhaftı. Kelimeler her zamankinden daha zor çıkıyordu sanki ağzından.

"İpek iyi misin?"

Bir burun çekme sesi duydu önce. Sonra "İyiyim biraz üşüttüm her halde. Sen napıyorsun?" Ama sesi gerçekten de garipti.

Mahir "Kapındayım. Seninle konuşuyorum." derken önce çok kısa bir sessizlik oldu. Sonra daireden bir şey yuvarlanmış gibi bir ses geldi ve ardından kapı bir anda açılıp Mahirin kollarına ufak tefek bir beden uçtu. Kelimenin tam anlamıyla uçmuştu İpek. Bir taraftan da sanki biri ölmüş gibi ağlıyordu.

Susturma Kalbini Artık ( TAMAMLANDI) Korunun Çocukları İlk Kitap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin