Belki gider?

2.8K 149 26
                                    

Demir sargılı eline canı sıkılarak baktı. Tam iki haftadır sevdiğinin tenine hasret kalmıştı. Sargıları çekiştirirken kapı açılıp içeri ablası girince rahatladı. Şimdi şu sargı pansuman işini halederdi.

Zeynep yüzünü buruşturdu. Alışmayacaktı. Yaralara berelere hiç birine asla alışmayacaktı. Oflaya puflaya aldı eline ilk yardım çantasını. Konuşmadan işini yaptı. Bir ara bir gözünden yaş süzüldü. Nereden çıkmıştı bu şimdi? Sıkıntıyla sildi hemen.

Demir; "Neyin var abla?"

Zeynep kardeşine baktı. İçini çekti. "Ömer Gazi çok mutsuz." diye cevapladı.

Demir bunu anlardı işte. Böyle aşık olmak, genetik ya da öğrenilen bir şeydi herhalde. Annesiyle babası da kendini bildi bileli böyleydi. Avaz avaz bağırarak kavga ederler, kıskanırlar, hatta çok uzun sürmese de bazen ayrılır sonra barışırlardı. Ama dünyayı unutacak kadar da severlerdi. Lale kocasının kendisini terk ettiğini düşündüğü bazı zamanlarda ki Demir bunun gerçekten terk etme çabası olduğuna emindi; yemek yemeyi uyumayı yaşamayı unuturdu. Böyle zamanlarda çocuklar hep Füsun a sığınırdı.

Babası da farklı değildi. Kontrol edemediği bir hükmetme güdüsüyle doğmuştu adam. Sonra da öyle yetiştirilmişti. Acı olan kontrol edemediği bir kadına aşık olması, onu avuçlarının içine alamadıkça da hırçınlaşması olmuştu. Hiç şiddet uygulamamıştı belki ama sözlü şiddet bazen bir tokattan daha çok can yakıyordu. "Çalışmayacaksın, evde oturup çocuklarına bakmak sana neden yeterli gelmiyor?" Geçmiş kavgaların acı anıları içine işledi. Liderin karısının görüntüsüne karışma çabası... "Saçların uzadı yine, yarın için randevu alıp kestir." Babası öneride bulunmaz rica etmezdi. Annesi de asla onun emirlerine uymazdı. Düşününce ergenlik öncesi çocukluk zamanları bok gibi geçmişti.

Dönüp ablasına baktı. Kendisi her düşüncesini, babasından devraldığı kontrol manyaklığını ya da annesinden miras kalan kıskançlığını denetleyebiliyordu. Esma yı incitmek düşüncesi bile ruhunu acıtıyordu. Acaba Zeynep için de böyle miydi durum?

"Ömer Gazi neden mutsuz?" Soramadı. Acaba Zeynep de bir yan bakış yüzünden yemek masasının altını üstüne getiriyor muydu? Ya da sırf bir kadına ön adıyla seslendi diye kocasına kül tablası fırlatmış mıydı?

Zeynep üzgün üzgün başını eğdi. "Çünkü Hakan la yüzleşti. Çok kötüydü Demir. İşin kötüsü çocuk hiç hesap sormadı suçlamadı. Sanki bu da görevinin parçasıymış gibi kabullendi." Yine gözleri doldu. "Bu Ömer'i daha da utandırdı sanırım. Bağırıp çağırdı. 'Ben lunapark işletmiyorum. Sen de bunu başından beri biliyorsun. Senin görevin benim karımı korumak.' diye bağırdığını duydum. Sonra Hakan işinin başına döndü, Ömer de bütün gün kum torbası yumrukladı. Şimdi birbirleriyle konuşmuyorlar. Ömer çok üzülüyor. Bu durum Hakan ın seçimlerini etkiler diye de korkuyor. Ama bana zarar geleceği korkusu öyle baskın ki diğer her şeyi gölgede bırakıyor. Benimle de konuşmuyor. Utanıyor."

Demir anlayışla başını salladı. Ömer Gazi den Hakan konusunda yardım istediğinde işlerin bu kadar karışacağını düşünmemişti. Ama şu anda kendisi de halinden memnundu. Hiç istemedikleri beklemedikleri bir yardım alıyorlardı. Bazen doğal rakipleri hatta düşmanları olmuş bir adam, daha doğrusu bir fikir bir yoldu Karan. Onları hükmüne alan vicdan, merhamet gibi yükleri yoktu. Bir yerlerde bir isyan başlatmak o an çıkarlara uyuyorsa; gıda depolarını patlatır ve kimlerin açlıktan öldüğüne aldırmazdı mesela. Bu tür acıları gündelik bulan bir gelenekten geliyordu. Geniş siyah bir çizgi çekebiliyordu "biz" ve "geri kalanlar" kavramlarının arasına. Adamın Ömer Gazi nin ya da Demir in asla ellerini süremeyecekleri pisliklere dibine kadar battığını düşünürdü bir zamanlar. O zaman toydu tabi. Şimdi anlıyordu ki pisliği oraya koyan da oydu.

Susturma Kalbini Artık ( TAMAMLANDI) Korunun Çocukları İlk Kitap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin